Üstü örtülü bir davet haline gelmişti askere darbe yapması için yapılan gizli açık çağrılar son aylarda…

Bunu yapanlar, dün Veli Padişah Abdülhamit’i tahttan indirenlerden, Adnan Menderes’i asanlardan, Turgut Özal’ı zehirleyenlerden, Bülent Ecevit’i hastalıklı hale getirenlerden farklı değildi…

Türkiye’nin mazisini iyi bilen, kontrol edilişinin gözden ırak tutuluşu, başlarına neler getirebileceğini tahmin ve hesap eden  dış güçler yanında, onlar gibi hatta daha da tehlikeli ülke içi işbirlikçileri ve sözcüleri, ne zaman ki Türkiye kabuğunu kırıp etrafına neler oluyor diye bakmaya başlıyor, harekete geçip önlemek isterler çıkışını ve kesmek isterler sesini…

SAHNE DE, SENARYO DA AYNI

Yine böyle bir prova konmak istendi sahneye…

Ankara, İstanbul gibi metropol illerde ses getirici, Sakarya gibi yerel tansiyonu yüksek birkaç ilde ise düşük çaplı da olsa bir grup asker tarafından başlatılan bir sabotaj olayı gerçekleştirildi, devletimize karşı…

Böyle dönemlerde evine kapanıp “Aman bana bir şey olmasın” anlayışındaki korkutulmuş halk bugün yerini, ülkede olup biten her şeye duyarlı, oynanan oyunların perde arkasına vakıf, ulusal ve uluslar arası tezgahların, tuzakların nasıl, niçin ve neden kaynaklandığına kafa yorabilen, bilinçli bir büyük halk kitlesine bıraktı...

Böyle güçlü bir milletle karşılaşacağını hâlâ anlayamamış zihniyetlerin başarısızlık, hüsran ve kaybedişten gayri kazancı olmadığı ve olamayacağı bir kez daha net bir şekilde çıktı ortaya…

SİNSİ TEHLİKE

Son yıllarda ülkemizin siyasal, sosyal ve kültürel dengelerini sessiz ve sinsice alt üst eden uluslar arası bir projenin taşeronluğuna soyunan,  insanımızı en hassas olduğu din duygusuyla avlayıp  tuzağa düşüren,  sömürü ve vurgun yoluyla zenginliklerimizi alıp götüren ve de bu kaynağı ülke aleyhine fütursuzca kullanan geniş tabanlı bir örgütçe başlatılan hareket ne bir ihtilal, ne bir darbe, ne de bir ayaklanmadır...

Buna dense dense düpedüz marjinal bir grupça “devletimize karşı yapılmış bir sabotaj” denir ki, sonu her şerde olduğu gibi hayırlara açılır daima...

Nitekim uzun sürmedi dinine, bayrağına, vatanına, toprağına, yönetenlerine, velhasıl devletine sahip çıkan halkın meydanlara inip varlığını ilan etmesiyle, adeta kazanılmış büyük bir zafere dönüştü, bu cüce sabotaj…

GEL DE BU HALK İLE ÖVÜNME!

Ülkemiz üzerine hain planlar yapanların, bundan gayri kırılmış bellerini düzeltmesi, sanıldığı gibi asla ve kat’a kolay olmayacaktır…

Halkın tokadı benzemiyor, gördüğünüz gibi hiçbir şeye…

Gel de hüsnüne kurban olma bu milletin!

Halkımıza geçmiş olsun derken, elleri semada “son ümidimiz” diyerek ülkemize dua eden kardeş ve dost ülke insanlarıyla devletimiz yanında olduğunu gösteren korkusuz yürekleriyle meydanları doldurup darbe özlemiyle yanıp tutuşan bir  grup resmi kılıklı sobatajcıya, hak ettikleri dersi veren, bu uğurda canını feda etmekten çekinmeyen kahraman güvenlik güçlerimize güven, vefalı halkımıza şükran borçluyuz...

NASİHAT VE MUSİBET

“Bir musibetin bin nasihate bedel olduğunu” gösterir bir olayla karşılaşma nimetlerinin ülkece toplanacağı günler arifesindeyiz…

hukuk yoluyla ve hak edenin hak ettiği mükafatı ya da mücazatı alması adına, bu menfur saldırıda devletiyle bütünleşip tüm dünyaya “Türkiye artık sizin bildiğiniz ve de sandığımız gibi bir ülke değildir” mesajı veren milletimize, kahraman güvenlik güçlerimizle çorbada tadı tuzu olan herkese ve her kesime duyulan hayranlıkla; şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifa, vefalı halkımıza güç ve kuvvet diliyoruz, yüce Mevla’dan…