Refah-Yol hükümetini yıkmayı kafasına koymuş, silahlı silahsız güçlerin 28 Şubat 1997 tarihinde yaptıkları kansız ancak “Bin yıl süreceği” ilan edilen post modern darbe girişiminin silahlı cephesini oluşturan eski rütbeli askerlerin yargılandığı davada sonuçlar açıklandı...

Cumhuriyet tarihi boyunca, her 10 yılda bir gerçekleştirilen, bu haliyle bir nevi alışkanlık haline getirilen darbeler ve muhtıralar döneminin sonunu getirecek nitelikte ağır cezalar verildi sanıklara…

Sanırım, bundan sonra halkın oylarıyla iktidara gelen iradeyi sandıktan gayri hiçbir güç al aşağı edemeyecektir...

Cezalar öyle caydırıcı özellikler taşıyor ki, bundan gayri bu yola sapacakların böylesi karamsar ortamlarda karşılarına, karşılanması hayli zor ve bir ömür isteyen cezalar çıkacaktır sanırım…

Demokrasilerde “Sandıkla gelen sandıkla gider” prensibinin geçerli olacağı günlere duyulan özlemin güç kullanılarak halkın ve halkın seçtiği iktidarların elinden alınmasına yönelik 10’ar yıl aralıklı darbeler ve muhtıralar dönemi, bundan gayri ülkenin gündeminden kalkacaktır…

Buna dair ağırlaştırılmış ve yürürlüğe konulmuş cezalar yanında, halkın da canı-kanı pahasına, bırakın silahları ve dahi yağdırılan bombaları bir kenara, tankların altına yatacak cesaretteki inanılmaz direnci, ülkemizde üçüncü dünya ülkelerine has darbeler döneminin de sonunun geldiğini gösteriyor olmalı…

Devlet sıkıntıda, millet darda olabilir…

Denilir ki, “Demokrasilerde çare tükenmez.”
O halde böylesi zorlu süreçte çare aranacak ve bulunacak yer belli…

Halka müracaat ve ortaya konulacak sandık, iradenin kaynağıdır…

Yine bilinir ki “Denizler durulmaz dalgalanmadan.”
Dalgalar ne kadar azgın olursa olsun durulur, günü gelince…

Sancı şiddetli deyip olmayalım karamsar; şiddetli sancılar gürbüz doğumlara gebedir...

Böyle sisli bir hava oturuyor, ülkenin üstünde son aylarda…

Olaylarda “güçlü olan değil, haklı olanın kazanacağını” söylesem ve dahi çizsem önemle altını, bıyık büküp gülenler olabilir…

Olsun!

Ancak bilinsin isterim ki değiştirmem inancımı, yok etmem ümidimi…

Terör örgütlerinin hal-i pür melali ortada…

Onlar için filmin sonu görünüyor…

Kullanılıp bez misali, buruşturulup bir kenara atılacağı günler yakın…

Bu kritik süreçte kazançlı çıkacağına inandığım kahraman ordumuzun tavrı, bir savaşın insani duygularla nasıl kazanılacağını dost-düşman herkese gösterdi, gösteriyor…

Takip edilen olumlu dış politika da başarıya eklenirse, ülkenin enerji ve dahi sinerjisini yaklaşık yarım asırdır emip bitiren PKK ve yandaşı terör örgütlerinin sosyal bünyede açtığı yaraların kısa sürede kapanacağını düşünmek ve dahi hissetmek heyecanı kapladı vatansever yürekleri…
Bu büyük mutluluğu sürdürmek, içerde sağlanacak birlik ve beraberlik ile taçlanır ancak…

Milletimize bu zor ve sıkıntılı süreçte yine bir büyük görev düşüyor; o da sen-ben kavgasından uzak tehlikeyi sezip kol kola girmek…
Bu da zor olmasa gerek…

Gerisi kolay…

Bu ülke büyük, ümitler iri…

Başka Türkiye yok!

İşte böyle yenilmez ve yanılmaz duyguların oluşturduğu bir dönemdeyiz…

Daha ne yazıp söyleyelim…
Duygularımızı paylaşan, ülkesi ve vatanı için atan yüreklere sahip herkese ve her kesime isterim ki Bizim Bahçe’den “Peygamber çiçekleri” gitsin…