Yılların hasretinin bittiği, Ayasofya’nın tekrar ibadete açıldığı o tarihi güne şahitlik etmek, oradaki atmosferi solumak, Cuma namazını yüz binlerce insanla birlikte kılmak ve de yüz binlerle birlikte Allah’a el açmak için plan programımızı yapmıştık…
30 yıllık kadim dostum, dava arkadaşım, Tıbb-ı Nebevi uygulayıcı ve araştırmacısı, aynı zamanda gazetemiz köşe yazarı olan Namık Öze ile birlikte sabaha karşı 5’te yola çıktık…
Arabayı Harem’de bırakır, vapurla Eminönü’ne geçer, oradan da Ayasofya’nın yolunu tutarız diye yaptık hesabımızı…
Saat 7’yi biraz geçe Harem’e vardık ve arabayı park edecek yer aramaya başladık…
Bir otopark bulup yanaşmış ve vapurun yolunu tutacakken oradaki görevliden vapurların çalışmadığını öğrendik…
Bunun üzerine tekrar arabaya atlayıp Üsküdar’a gittik…
Arabayı otoparka bırakıp Marmaray’yla Sirkeci’ye geçtik…
Sirkeci’ye indiğimizde yolların polis tarafından kapatıldığını gördük…
Saat 8 civarıydı…
Emniyet güçleri barikatın saat 10’da açılacağını duyurdu…
Oradaki yüzlerce insanla birlikte beklemeye başladık…
Her 15 dakikada bir Marmaray’dan inip gelen yolcular sokağı doldurmaya başlayınca polis barikatı açmak zorunda kaldı…
Birkaç yüz metre yürüyüp Cağaloğlu yokuşuna gelince başka bir polis barikatıyla yolumuz tekrar kesildi…
Burada da yaklaşık 1 saat bekledikten sonra yol açıldı ve Ayasofya’ya doğru yürüyüşe geçtik…
Camiye yaklaştıkça çeşitli barikatlarla karşılaşıyor, bir müddet bekleyip yola devam ediyorduk…
Artık Ayasofya Camii’ne ramak kalmıştı ki son bir barikat daha kesti önümüzü…
Burada güneşin altında 1 saat kadar bekledik ama barikatın açılmayacağı anons edildi…
Bu sefer ara sokaklara saparak Ayasofya’ya ulaşmanın yollarını aradık…
Nihayet Yerebatan Sarnıcı ile Ayasofya arasındaki tramvay yolunda bir yer bulabildik kendimize…
Hemen bulduğumuz yere seccadelerimizi serip beklemeye başladık…
Birkaç saat içinde bulunduğumuz alan da tamamen doldu ve iğne atsan yere düşmeyecek bir ortamda bulduk kendimizi…
Ayasofya hemen solumuzda bulunan ağaçların arkasında kalıyor, okunan Kur’an tilavetini çok net duyabiliyorduk…
Ne zamanki Cumhurbaşkanı Erdoğan Kur’an okumaya başladı, kalabalıktan tekbir sesleri yükseldi…
Reis’i sesinden tanıyan cemaatte büyük bir coşku hakimdi…
Cumhurbaşkanı’nın Kur’an tilavetiyle tüylerimiz diken diken olmuştu adeta…
Orada namaza kadar yaklaşık 3 buçuk saat bekledik…
Sonra ezan başladı…
Neredeyse 20 dakika sürdü ezanın okunması…
Birçok insan gözyaşları ile dinliyordu Ezan-ı Muhammedi’yi…
Hemen yanı başımdaki Namık arkadaşım da hıçkırarak ağlamaya başladı…
Ezanı müteakip kılınan sünnet namazından sonra Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hutbeyi okudu…
Bir hayli uzun süren hutbenin ardından namazımızı eda ettik…
Namaz bittiğinde saat neredeyse 3’e geliyordu…
Alandan ayrılırken de yoğun bir izdiham yaşandı…
Bulunduğumuz yerden Topkapı Sarayı’nın bulunduğu alana ulaşmamız yarım saati buldu…
Tarihi kumaşçılar çarşısını dolaşıp tekrar Marmaray Sirkeci İstasyonu’na vardık ve soluğu yeniden Üsküdar’da aldık…
Dönüş yolunda da trafik baya bir tıkalıydı…
Üsküdar’dan TEM gişelerine varmamız 1 saati buldu…
İkindi namazı için yanaştığımız Mehmetçik Vakfı Tesisleri’nde birçok Sakarya plakalı araç ve otobüs gördük…
Bu tarihi güne şahitlik etmek adına şehrimizden de binlerce insan İstanbul’a akın etmişti…
Akşam namazı okunurken evimize varabildik…
Sabah 5’te başlayıp akşam 9 civarında biten 16 saatlik yolculuğun sonunda hüzün ve mutluluğu aynı anda yaşıyordum…
Gönül isterdi ki caminin içinde, en azından ön avlusunda namazımızı kılabilelim…
Ama kıyıda köşede de olsa halkaya dahil olmak bizim için son derece önemli ve değerliydi…
Yaşadığımız tarihi günü ve o büyülü atmosferi Allah ömür verir de o günleri görürsem torunlarıma dahi anlatacağım inşallah…
Bize bu fırsatı veren Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun…
Yılların çilesine son verip milyonlarca Müslümanın duasını alan ve Ayasofya’yı prangalarından kurtarıp tekrar ibadete açan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan da Allah bin kere razı olsun…