Bektaşi’ye sormuşlar: “Hem oruç tutmuyorsun, hem de sahura kalkıyorsun. Bu nasıl iş?”

Bektaşi de cevap vermiş: “Sahura da kalkmayayım da hepten gâvur mu olayım!”

Hayır dediysem bazı değerleri de alıp bir kenara koymadım…

Koca bir geçmişi, koca bir tarihi, büyük bir mücadeleyi bir çırpıda silip atmadım…

Hayır demem gerekiyordu, o yüzden hayır dedim…

….

Her tarafta geziyordu “evet” arabaları, bangır bangır…

Her tarafta asılıydı “evet” afişleri, çarşaf çarşaf…

Televizyonlar, gazeteler, radyolar; tek taraflı yayın yapıyordu…

Kimi zaman hain ilan ediliyordu hayır diyenler, kimi zaman terörist, kimi zaman dinsiz imansız…

Böyle bir ortamda hayır demem gerekiyordu benim; hayır dedim!

…..

Yeni çıkmıştık 15 Temmuz’dan…

Yeni başlamıştık birbirimizi yeniden sevmeye…

Yeni yeni sıklaşıyorlardı saflarımız…

Yeniden kutuplaşmanın, yeniden hırlaşmanın, yeniden boğaz boğaza gelmenin bir anlamı yoktu…

O makul düşünceyi, o tatlı dili, o derin hoşgörüyü kaybetmemeliydik!

Bu yüzden hayır demeliydim…

……

Bin bir türlü yaftayla yaftalanıp, türlü şüpheyle damgalanıp, çeşit çeşit sözlerle karalanıyor, fişleniyordu insanlar…

Aynı suyu içen, aynı havayı soluyan, aynı kıbleye yönelen insanlar, birbirine düşman ediliyordu, bilerek veya bilmeyerek…

Çok üst perdeden sesleniliyordu insanlara, çok yükseklerden bakılıyordu…

Bağırılıyordu, azarlanıyordu, boğuluyordu insanlar…

Hayır demem gerekiyordu böyle bir ortamda benim…

Ben de hayır dedim!

…….

Gıcıklığına yapmadım bunu…

Erdoğan’a veya AK Parti’ye olan düşmanlığımdan dolayı yapmadım…

Hayır cephesinde yer alan, fikrime ve zikrime taban tabana zıt görüşlere yakınlaştığım için de değildi bu tavır…

Susturamadığım bir vicdan, beni sürekli rahatsız eden bir ruh haliydi beni bu yola getirip bırakan…

O yüzden hayır dedim…

…..

Ama vicdanım yine susmadı…

Başka yerinden başladı bu sefer de sızlamaya…

“Bir daha gelmez milletin iktidarı için böylesi fırsat” dedi büyüklerim…

“Ey oğul, senin cenazeni biz kaldıracağız, arkandan Fatiha’yı biz okuyacağız” dedi hocalarım…

“Senin bildiğin gibi değil o işler. Perde gerisinde neler var neler” dedi sözüne değer verdiğim insanlar…

Sen dediler, bu yolun yolcusu değilsin!

Sen dediler, hayır’ın adamı değilsin!

Sen dediler, öteki mahallede gezinemezsin!

…..

Gelinen noktada iki arada bir derede hissediyorum kendimi…

Aklım, mantığım “hayır” de diyor; gönlüm, duygularım “evet” de…

Velhasılı kelam, 16 Nisan günü sandığa gidince ya aklımı kullanarak bir tercihte bulunacağım ya da duygularımla hareket edeceğim…

Beni yakından tanıyanlar az çok tahmin ediyordur:

Duygularımla mı, aklımla mı hareket edeceğimi…