Ziyonist işgalci, soykırımcı, Müslümanların kalbine saplanmış zehirli hançer, kanser uru, lanetli eşkıya başının Türkiye’ye yapacağı ziyaret ile ilgili Diriliş Saati’nin geçtiğimiz Cumartesi günü Sakarya AKM önünde yaptığı basın açıklaması metnini, yer darlığı nedeniyle biraz kısaltarak, tarafsız bir şekilde ve adaletle değerlendirmek üzere arzediyoruz.
“KATİLLERİ ÜLKEMİZDE GÖRMEK İSTEMİYORUZ!
Siyonist İzrail c. başkanı Herzog Türkiye’ye geliyor.
Kendisini Müslüman olarak tanımlayan herkesin canını yakan bu ziyareti LANETLİYORUZ. ( … )
Ziyonistler önce İngiltere’nin, 2. Dünya savaşı sonrasında da Amerika’nın sınırsız desteği ile bir TERÖR DEVLETİ kurmayı başardıkları gibi, Nil’den Fırat’a uzanan büyük izrail idealleri için KATLİAMLARINA hiç ara vermeden devam ederek, bugüne kadar geldiler.
Bu noktada bazı tespitleri doğru yapmak zorundayız.
Yahudi nüfusu 10 milyonu bulmayan ( o da göç ve uzun yıllardır toplamalarla) İzrail, nasıl oluyor da 1.5 milyarlık Müslüman dünyası tarafından durdurulamıyor sorusu çokça gündeme getirilir ve buradan hareketle Müslümanların acizlikleri sorgulanır.
Her şeyden önce ABD’nin ve Avrupalı müttefiklerinin tüm teknolojik, ekonomik ve askeri imkanları ile İzrail’in yanında saf tuttuğunu çok iyi bilmek zorundayız.
İzrail ile mücadele etmek demek ABD, İNGİLTERE, Fransa, Almanya gibi ülkelerden oluşan bir cephe ile mücadele etmek demektir.
Diğer bir deyişle ziyonist izrail Batı ittifakının Ortadoğu’daki JANDARMA KARAKOLUDUR.
O halde Filistin direnişi ile ilgili doğru tanımlamayı şöyle yapmalıyız. FİLİSTİN DİRENİŞİ; İSLAM ÜMMETİ ile ABD-İZRAİL-AVRUPA ŞER CEPHESİNİN HAK-BATIL SAVAŞIDIR.
Filistin direnişi; İSLAM MEDENİYETİ ile kendisini HIRİSTİYAN-YAHUDİ medeniyeti olarak tanımlayan Batı’nın DEĞERLER MÜCADELESİDİR. Kısacası; Filistin sorunu ümmetin en merkezi en kritik meselesidir. FİLİSTİN DİRENİŞİ ÜMMETİN VAROLUŞ MÜCADELESİDİR.
Bu vesile ile dikkatimizi Filistin-Ukrayna mukayesesine çekmek istiyoruz. Ukrayna için ayağa kalkan, tüm kozlarını oynayan Batı’nın, Filistin için parmağını dahi oynatmadığına, hatta zalim İzrail’in yanında yer aldığına tanıklık ettik, etmeye de devam ediyoruz.
Filistin’de bugün gelinen son durumu da detaylandıralım: Ziyonist İzrail, 2000 yılındaki Hizbullah yenilgisi ile Lübnan’ı terk etmek zorunda kaldığı süreç sonrası, Filistin direniş örgütleri ve Hizbullah’ın onurlu ve sert mukavemeti ile yüzleşmiştir.
Bu dönemde NİL’den FIRAT’a kadar uzanan ARZ-I MEVUD ideallerini küçültmek zorunda kalarak, tüm Filistin topraklarını Yahudileştirmek hedefine yönelmişlerdir.
Bu amaçla da KUDÜS’ün tamamen Yahudileştirilmesi, MESCİD-İ AKSA’nın yıkılarak yerine Süleyman Mabedi’nin inşası, Batı Şeria’ya yeni Yahudi yerleşim merkezleri kurarak Yahudileştirme gibi bir dizi uygulama için tüm güçlerini seferber etmektedirler.
Ancak Filistin halkı Hamas, İslami Cihad, FHKC gibi örgütler üzerinden, tarihin altın sayfalarına geçecek bir mücadele örnekliği ile ziyonistlere karşı DİRENİŞ DESTANI yazıyor. ( … )
Peki biz Müslüman kardeşleri olarak ne ölçüde Filistin direnişinin yanında saf tutuyoruz? Daha da önemlisi bizi temsil eden iktidarlar, hükümetler, Filistin davası ile yeterince yüzleşiyorlar mı?
Soruları biraz daha açalım. Madem ki “Filistin direnişi, İslam ümmeti ile ABD-İzrail-Avrupa şer cephesinin hak-batıl savaşıdır”; o halde biz ve bizi yönetenler bu savaşın bilincinde midir? Bu bilincin gereği olarak şer cephesinin tam karşısında mı konumlanıyoruz, yoksa çıkarlarımız ya da konjonktür deyip zaman zaman veya çoğu zaman şer cephesi ile ittifak mı yapıyoruz?
İzrail’in Gazze’de savaş uçakları ile defalarca gerçekleştirdiği ve her seferinde binlerce Filistinlinin öldüğü ya da yaralandığı vahşet anları hepimizin zihninde ve gönlünde canlılığını koruyor.
M. Marmara şehitlerimizi her yıl rahmetle ve minnetle anıyoruz. Anma törenlerinde ZİYONİSTLERİ LANETLİYORUZ. Filistin’den her gün gelen şehit haberleri ile kahroluyoruz. Filistinli kadınlara ve çocuklara kadar uzanan katil ziyonistlerin helak olacağı günlerin hasreti ile yanıyoruz.
Tüm bu söylem ve eylemlerimiz bizi kalıcı bir direniş bilincine ulaştırıyor mu acaba?
Yani biz ve bizi yönetenler ilkesel olarak şer cephesi ile her tür ittifakı reddeden bir kararlılığa sahip miyiz? Bazı küçük menfaatler sunarak gözümüzü boyayan, bir taraftan da altımızı oyan ABD ve AVRUPA’ nın RIZASINI KAZANMAK mı daha önemlidir?
Öncülüğünü ABD’nin arka bahçesi olan S. Arabistan’ın sinsice yaptığı ZİYONİST İZRAİL ile NORMALLEŞME adımlarının Mısır, BAE, Bahreyn, Ürdün, Fas, Sudan gibi İslam ülkelerinde karşılık bulduğuna şahit olduk. ABD’nin ekonomik ve siyasi baskısı ile yürütülen NORMALLEŞME adı verilen İHANET SÜRECİNE TÜRKİYE’NİN de DAHİL OLACAĞININ İŞARETLERİNİ alıyoruz.
Ziyonist izrail c. başkanı Herzog’un Türkiye’yi ziyaret etmesini sağlamak için yapılan girişimler izrail basınında ALAY KONUSU olmuş durumda. ZİLLETİN ZİRVE YAPTIĞI BİR DÖNEMDEYİZ.
Dindarların büyük kesimini temsil ettiğini iddia eden AKP hükümeti, KENDİ MASLAHATINI ÜMMETİN MASLAHATINA TERCİH ETTİ. Daha açık konuşursak; C. Başkanı Erdoğan ve arkadaşları, ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMİ KAYBETMEMEK ADINA ÇOK BÜYÜK BİR VEBALE GİRMEYİ GÖZE ALDILAR.
İzrail ile NORMALLEŞME üzerinden ABD ile ilişkilerin YUMUŞAMASI ve buna bağlı olarak da hem Türkiye’ye batıdan SICAK PARA girişinin sağlanması, hem de ABD’nin Erdoğan ile ilgili menfi tutumunun kısmen ya da tamamen değişmesi umut ediliyor.
ABD’li ve Avrupalı para sıpekülatörlerinin Borsa da ve faizde değerlendirmek üzere ülkemize sıcak para akışına yeniden yol vermeleri halinde, sözkonusu KİRLİ EMANET PARA ile vatandaşın cebine ciddi boyutta para aktarılarak SEÇİMİN KAZANILMASI hedefleniyor. Ekonomik olarak rahatlamış seçmenin yönünü tekrar AKP’ne çevireceği öngörülüyor.
Ayrıca ABD’nin AKP iktidarı ile ilgili tavrını yumuşatmasının, Avrupa’nın Türkiye’ye karşı daha esnek olması ve küresel kapitalizmin taşeronluğunu yapan Türkiye büyük sermayesinin, iktidarın altını oymaktan vazgeçmesi gibi sonuçları olacağı bekleniyor.
Kısacası; İKTİDAR HIRSI için, zalim, katil izrail ile İŞ TUTMAYA karar veriliyor. İKTİDARA YAKIN BASIN KURULUŞLARI da bu kararı meşrulaştırmak için her türlü FİKİR CANBAZLIĞINI yapıyor. ( … )
Biz Sakarya halkı olarak ZİYONİST İZRAİL C. BAŞKANI HERZOG’U TÜRKİYE’DE GÖRMEK İSTEMİYORUZ. Filistin’in binlerce şehidi, halen çekilen ızdıraplar, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın kutsiyeti adına bu ZİYARET MUTLAKA ENGELLENMELİDİR.
BASININ “ NORMALLEŞME İLE FİLİSTİN ÜZERİNDEKİ BASKILAR YUMUŞAR” YALANINA kesinlikle kanmıyoruz. Ziyonist izrail’in zulüm politikalarını BM ve benzeri büyük boyutlu tüm girişimlere rağmen kesintisiz devam ettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Tüm Müslüman halklar Filistin’in kurtuluşunun masada değil sahada olacağını, yani silahlı mücadelenin tek çözüm yolu olduğunu çok iyi bilmektedir.
Bize düşen Filistinli kardeşlerimize her türlü yardımı ulaştırmaktır. Bu yardımların içinde para ve silahın 1. Derecede önemli olduğunu da vurgulamalıyız.
İzrail’in diplomasiden hiçbir nasibinin olmadığının farkında olarak, Ortadoğu’dan İZRAİL URUNUN kazınmasının tek çıkış yolu olduğunu bir kez daha haykırıyor, Ziyonistlerin ebedi dostları olan ABD ve Avrupa, Yahudilere kendi topraklarında yer açmak için hazırlıklara başlamalıdır. FİLİSTİN TOPRAKLARI sadece FİLİSTİNLİLERE aittir.
Son olarak bir noktaya daha parmak basmak istiyoruz. Ukrayna’daki çatışmalar vesile edilerek ülkemizde yeniden “NATO” çığırtkanlığı yapıldığına şahit oluyoruz. NATO’dan ayrılarak tam BAĞIMSIZLIĞIMIZIN konuşulması gereken bir süreçte, Ukrayna müdahalesi Amerikancıları bir hayli sevindirmiş görünüyor.
Türkiye’deki tüm darbelerin ve darbe girişimlerinin arkasında ABD’nin olduğunu bile bile Atlantik eksenine doğru yönelim, bu ülke halkına ve tarihine İHANETTİR.
TAM BAĞIMSIZ bir TÜRKİYE inşa edilmelidir. Bu amaçla: Neoliberal ekonomik politikalar acilen terk edilmelidir. TÜKETİMİN DEĞİL, ÜRETİMİN ve ADİL PAYLAŞIMIN esas alındığı ekonomik politikalar hayata geçirilmelidir.
BATI’NIN HAZ ve ÇIKAR esaslı DEĞERLER SİSTEMİ yerine, PAYLAŞMA ve DAYANIŞMA esaslı İSLAMİ DEĞERLER SİSTEMİNİ hayata geçirecek bir eğitim ve kültür devrimi gerçekleştirilmelidir.
Dış politikada bağımsız bir hatta kalınarak, İslam ülkeleri arasında birlik oluşturma çabalarına öncülük edilmelidir. Özellikle bölgemizde ihtilafların giderilmesi ve ittifak oluşturulması için seferber olunmalıdır.
YAŞASIN FİLİSTİN MÜCADELEMİZ! YAŞASIN ÖZGÜR KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA! KAHROLSUN ZİYONİZM! KAHROLSUN KATİL İZRAİL! KAHROLSUN ABD! KAHROLSUN HERZOG!”
NOT: Basın açıklamasında Ziyonist değil Siyonist, İzrail değil İsrail şeklindedir.