Geçen hafta toprağa verdiğimiz mali müşavir Yusuf Mahmutoğlu ile aynı liseden mezun iki dost olarak yaşadığımız o kadar çok hatıra var ki…
Yazmaya kalksak sütunlara sığdırmamız zor olur…
Namazını hiç kaçırmaz, vaktinde ve cemaatle kılmaya özen gösterirdi…
Tipili, karlı ve soğukların iliklere işlediği bir kış öğlesinde Orhan Camii şadırvanında abdest alıyordu…
Beni gördü, selam verdi…
Vakit ikindiye gelmişti…
Yusuf’ta aynı manzara, titreyerek abdest alıyordu yine…
Bir kez daha selamlaştık…
Tevafuk bu ya akşam ezanı okunurken Mahmutoğlu’nu yine o soğukta abdest alırken gördüm…
Islak ellerini kaldırarak kendine has o güzel selamını verdi…
Akşam namazı kılındı, cemaat dışarı çıkıyor…
Baktım Mahmutoğlu kapının önünde içeri bakıyor, birilerini arar gibi dikkatli gözlerle…
Beni görünce bağırdı, “Aydıntepe bir dakika…”
Ben o dönem Adapazarı Belediye Meclisi’nde görev yapan 17 Refah Partili meclis üyesinden biriydim…
“Ya Allah aşkına sen abdest almadan mı namaz kılıyorsun! Merak ettim de sorayım dedim. Ben donarak her namaza bir abdest, sense doğru içeri… Bu ne iş!” dedi…
Mahmutoğlu nüktedan, esprisi bol, sevilen bir hesap adamıydı…
İstedim ki ona uygun bir cevap vereyim…
Aklıma geldi birden:
“Olur mu Yusufçuğum öyle şey… Farkımız şurada: Sen Doğruyol Partilisin, her namaza bir abdest gerekli. Bense Refah Partiliyim. Biz pazartesi sabahı alırız abdesti, cumartesi öğle vaktine kadar geçerlidir. Farkımız böyle. Gel seni de Refah’a alalım da şu soğuklarda donmaktan kurtul.”
Attığı kahkaha abdestini bozacak cinstendi…
Hala kulaklarımda çınlar durur…
Üşüttüğüm için sevgili Yusuf’tan helallik istemiştim, o neşeli gün geldi aklıma onu rahmetle bir kez daha anarken…
İşte öyle herkesle ve her kesimle barışık pozitif enerjili biriydi…
Sosyal yönü kuvvetli, ülkesini seven bir adamdı sevgili Yusuf…
Yattığı yere Bizim Bahçe’nin çiçekleri dolsun, mekânı cennet olsun…