Varyemez Amca çocukluğumun en güzel çizgi karakterlerinden biriydi…

Özellikle para havuzunda yüzdüğü sahneler hala daha gözümün önündedir…

Cimriliği ve parayı çok sevmesi ile meşhur bir karakterdi…

Para havuzunda yüzeni var mıdır bilmem ama bizim şehrimizde de bu gibi zengin insanlar mevcut…

Ama bu parayı ısrarla şehirle paylaşmaktan imtina ediyorlar…

Ne bir vakıf kurup şehrin tarihine, kültürüne, eğitimine bir katkı sunalım diyen var…

Ne de yatırımları şehrimizde yapalım da para dışarıya kaçmasın diye düşünen…

İstisnalar bir elin parmaklarını geçmez…

Hemen hemen bütün zenginlerin asıl yatırımları şehir dışında, hatta yurt dışında…

Sakarya’da göstermelik iş yapıp bir iki yer açıyorlar o kadar…

Pastanın büyük bölümü dediğim gibi başka illerde ve yurt dışındaki şehirlerde…

Konuya nereden geldik diyeceksiniz…

Geçenlerde Sakarya Büyükşehir Basketbol takımı oyuncuları bildiğiniz gibi paralarını alamadıkları için antrenmana çıkmadı…

Belli ki maddi sıkıntı var…

Aynı sıkıntı Sakaryaspor futbol takımında da uzun süredir var…

Ve kimse çıkıp da şehrimizi ülke çapında en üst ligde temsil eden basketbol takımına da, dört nala Süper Lig’e yolculuk eden Sakaryaspor futbol takımına da sponsor olmuyor…

Elinden geleni yapanları, ufak tefek katkı sunanları ayırıyorum bir kenara…

Kardeşim bu kadar çok sanayi kuruluşu olan, organize sanayi bölgeleri olan, bu kadar çok zengini olan şehirde kimse mi taşın altına elini koymaz…

Ayıptır yahu!

Çok iyi hatırlıyorum, deprem sonrası kalkınmada öncelikle iller tespit edilirken Sakarya es geçilmişti…

Bunun nedeninin de Sakaryalıların bankalarda olan mevduatı olduğu söyleniyordu…

Düşünün bu Sakarya’daki mevduat…

Daha yurt dışındaki hesapları denkleme dâhil etmiyoruz bile…

Gerek Sakaryaspor’u, gerekse Büyükşehir Basket takımını sırtlayan iki isim Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu ve işadamı Orhan Kocabıyık…

Şehrimizin bu iki takımının yükünü Zeki başkan çekiyor…

Onun yetişemediği noktada da devreye Orhan Kocabıyık giriyor…

Yanlış hatırlamıyorsam Sakaryaspor’a 5 milyon TL vermişti bir ara…

Sakarya Büyükşehir Basket takımına da 1 milyon lira yardımda bulundu…

Leblebi çekirdek zannedersin…

Eski parayla trilyonlardan bahsediyorum…

Zeki başkanın Orhan Kocabıyık ile olan dostluğu sayesinde şehrin güzide iki takımı maddi destek sağlıyor…

Orhan Kocabıyık da hiç kırmıyor Zeki başkanı Allah için…

Şehrimiz için ne büyük şans…

Keşke Orhan Kocabıyık gibi insanların sayısı artsa…

Hadi sponsorluğu da geçtik, bari paralarının büyük bölümünü şehrimizde değerlendirseler…

İşyerleri, fabrikalar açıp istihdam sağlasalar…

Ama nerdeee!

Götür parayı Afrika’ya…

Götür parayı Balkanlar’a…

Bunların çoğu Varyemez Amca gibi…

Bazısı hiç yemiyor hakikaten…

Bazısı yese de dışarıda yiyor…

Bazısı da az biraz yediriyor ama kime yedireceğini iyi biliyor!

Ben parayı bu kadar çok seven insanın yaşadığı başka bir şehir daha var mıdır merak ediyorum gerçekten…

 

Güç bende artık!

Çocukluğumun önde gelen çizgi film karakterlerinden biri de He-Man’di…

Kılıcını havaya kaldırır ve o meşhur sözünü söylerdi:

“Gölgelerin gücü adına… Güç bende artık!”

Geçenlerde AK Parti İl Başkanı Fevzi Kılıç’ın parti binasındaki basın toplantısına katıldım…

Bizim Kayalar’ın Mustafa da oradaydı…

Toplantı esnasında ve sonrasında sinekten yağ çıkaran kadim dostum Mustafa Kaya ile aklımıza ne geldiyse sorduk Fevzi başkana…

O da sağ olsun tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı…

Hem de ne yanıtlamak!

Öyle topu taca atmak falan yok, direkt ne düşünüyorsa söyledi…

Bazı konuşlarımız “off the record” gerçekleşti…

Fakat Fevzi Kılıç gibi tecrübeli politikacılar bir gazeteciyle sohbet ederken açığa çıkmasını istemedikleri düşünceleri “off the record” kaydı koysalar bile ortaya dökmezler!

Yani ne söylüyorsam arkasındayım modunda idi Fevzi başkan…

Ben kendisinde müthiş bir özgüven ve rahatlama sezinledim…

Üzerindeki baskıyı atmış…

Kongre stresini falan geride bırakmış…

Direkt Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla makamını koruduğu için de kimseden korkusu veya beklentisi yok…

“O ne der, bu nasıl düşünür” gibisinden kaygıları da yok…

Aynı He-Man’in dediği gibi, “Güç bende artık” mesajını veriyor Fevzi başkan…

Anlaşılan bu yaz bir hayli sıcak geçecek!

 

Daha önceleri neredeydiniz?

Bestesi Selahattin Pınar’a ait olan, benim de çok sevdiğim hicaz bir besteyi, “Bir Bahar Akşamı Rastladım Size” şarkısını getirdi hatırıma Türk-İş’e bağlı sendika başkanları…

Sözlerini Fuat Edip Baskı’nın yazdığı eserin bir bölümünde şöyle diyor:

“Şimdi soruyorum büküp boynumu…

Daha önceleri neredeydiniz!”

Ben boynumu da bükmeden soruyorum:

Neredeydiniz daha önce?

Şehrin 120 senelik treni buhar olmuş, uçmuş gitmiş!

Vagon fabrikasının olduğu şehirde tek bir raylı sistem çalışması yok!

Beyler çıkmış diyor ki, “Tren merkeze gelsin. Raylı sistem çalışması başlasın…”

Herhalde yeni haberleri oldu Ada Treni’nden…

Ya da fena dokundu artık yaşananlar ki bunca bekleyişten sonra feryat etme gereği duyuldu…

Ben her yerde söylüyorum…

Bu tren mevzuunda en çok sesi çıkması gereken insanlar Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay ve Demiryol İş Sendikası Şube Başkanı Cemal Yaman’dır…

Özellikle de Ergün Atalay…

Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, Ulaştırma Bakanı’ndan TCDD Genel Müdürü’ne…

Görüşemeyeceği, ulaşamayacağı hiç kimse yok…

Gerek Atalay’ın, gerekse Yaman’ın Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu ile araları da iyi…

En azından ben öyle biliyorum…

Yap bir zirve, topla bütün tarafları, getir bir araya…

Kim bu işe taş koyuyor, kim karnından konuşuyor dök ortaya…

En azından bunu yapın yahu!

Milletin içi kan ağlıyor kan!

Şimdi beni arayıp, “Söylemiyor muyuz sanıyorsun? Uğraşmıyor muyuz sanıyorsun? Konuyu kaç defa gündeme getirdik biliyor musun sen” diyecekler…

Boşuna aramayın!

Ne diyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan:

Ben lafa değil, icraata bakarım!

 

7 kata kadar gider bu iş

Depremden sonra iki katla sınırladık binaları…

Daha sonra bodrum katının yüksekliğini biraz artırıp düz 3 kata çıkardık…

Şimdi Müteahhitler Birliği 3 katın üstüne bir de çatı katı koyalım diyorlar…

Yarın o çatı katını daha önceki bodrum katı gibi birkaç metre yükseltip, “Yahu şunu düz 4 kat yapalım” derler…

Böyle böyle 7 kata kadar gider bu iş bence…

Yalnız bir de madalyonun öbür yüzü var tabii…

“Bize 3 kat da niye başkalarına 5 kat” mevzuu…

Bu işler böyle işte…

Şayet şartları iyice olgunlaştırırsan üçe beşe bakmaz kimse…

Bir şekilde kitabına uydururlar işi!

 

Söyleyecek laf bulamadım

Serdivan Belediyesi’nin Gölpark Tesisleri’ne gidip Türk Sanat Müziği dinledim biraz geçen Cuma günü…

Sağlık sorunlarım vardı…

Asabiyet buhranı geçiyordum…

Biraz kafa dinleyeyim istedim…

Gezintime dair fotoğraflar paylaştım sosyal medyada…

Bir vatandaş iskelede çekilmiş fotoğrafımın altına şöyle bir yorumda bulunmuş:

“Engin Bey sizi yıllardır takip ederim, tarafsız düzgün yazılarınızla hafızalarda yer ettiniz. Şu an Sapanca Gölü kuzey yakasında Serdivan parkta oturduğunuz iskelenin veya ahşap yürüyüş yolunun yapılması bir yana, fikir olarak sunulması bile yasak. Ama aynı gölün karşı tarafında bu gibi yapıların yapılması konusunda çifte standart olduğu kanısındayım. Sizin bu konuda fikirleriniz nedir? En son Sapanca’da yıkımı gerçekleşen Fenerbahçe kayık kürek ekibinin karşı tarafa tahsisi Sapanca’da büyük rahatsızlık yaratmıştır. Sapanca’da şuan bine yakın tapu sahibi bir çivi bile çakmamak üzere gölü koruma adı altında ahşaptan yapılacak kimseyi rahatsız etmeyecek yapıları bile yapamıyor. Turizm adı altında minimum seviyede yapılması bile gündemde yok. Bu çifte standart hakkında fikirlerinizi alabilir miyiz? Teşekkür ederim”

Yorum aynen böyle…

Şayet ben ne söyleyeceğimi bilemedim bu sözlerin üstüne…

Bilen varsa söylesin!