Daha dün gibi hatırlıyorum…
Pırıl pırıl bir yaz günüydü…
Şehirdeki tüm gazeteciler isale hattı güzergahını takip ederek Akçay Barajı inşaat sahasına götürülmüştük…
Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdi geldiğimiz…
“Önüme tilki mi çıkar, yolumu ayı mı keser” tedirginliğiyle sağa sola bakınıyordum yürürken…
Hayli de uzun süren bir yolculuktan sonra, nereye gelmiştik biz böyle!
Kim gelmiş de keşfetmişti buraları Allah aşkına!
O dönem SASKİ Genel Müdürü olan Rüstem Keleş Hoca karşıladı bizleri…
İnşaat sahasını gezerken bir taraftan da Akçay Barajı projesini detaylarıyla anlattı…
Sakarya nüfusunun önümüzdeki 50 yılda 2, 5 milyonu bulacağını ve sadece Sapanca Gölü ile bu şehrin su ihtiyacının karşılanamayacağını söyledi…

----


Sadece bugünü ve yarını değil şehrin 50-100 yılını hesap ederek proje üreten bir insandı Rüstem Hoca…
Göle alternatif olacak olan Akçay Barajı’nın çok uygun kredilerle kısa sürede tamamlanacağını, kendi cazibesiyle akarak tertemiz kar suyunu çeşmelerimize getireceğini kaydetti…
Baraj tamamlanınca hem Sapanca Gölü’ne alternatif bir su kaynağımız olacak, hem şehrin 50-100 senelik su ihtiyacı karşılanacak, hem de baraj üzerinde inşa edilecek HES’lerle kendi elektriğimizi üretip para kazanacaktık…
Her şey iyi güzeldi de bu baraj su tutacak mıydı peki?

----


Belki de yaz ayının etkisi ve her tarafın toz duman olması bizleri böyle bir düşünceye sevk etmişti…
Oysa Rüstem Hoca’nın dediğine göre bölgeye yılın belli bölümlerinde çok sağlam kar yağıyordu…
Bunun gözlemleri ve fizibilite çalışmaları çok önceden yapılmaya başlanmıştı…
Hadi hayırlısı dedik ve ayrıldık inşaat sahasından…
Daha sonra inşaat belli bir aşamaya geldiğinde yine hepimizi toplayıp götürdüler bölgeye…
Baktık dedikleri gibi kısa sürede uzun bir mesafe alınmış, gövde tamamlanmış…
Rüstem Hoca SASKİ’deki görevinden ayrılıp Kahramanmaraş’ın yolunu tuttuğunda barajın yüzde 80’i bitirilmişti…
Ödemeleri yapılmış, inşaatın geri kalanı için kredi bağlantıları kurulmuş ve geride işin çok küçük bir bölümü kalmıştı…
Bunun yanında şehrin kuzey bölgesinin 100 senelik su ihtiyacını karşılayacak olan Çamdağ Barajı da projelendirilmişti…
Rüstem Hoca gittikten sonra bile “Sakarya’da su çeşmeden içilir” sözü billboardları süslemeye devam etmiş, bu manada müthiş bir miras bırakılmıştı geriye…
Her şey iyi güzeldi de baraj su tutmaya başlamış mıydı, denildiği gibi bölgede kar yağışı var mıydı soruları aklımı kemirirken barajın son fotoğraflarını gördüm…
O ziyaret ettiğimizde toz toprakla kaplı saha bembeyaz bir görüntüye bürünmüştü…
Kar kalınlığı bir metreyi aşıyordu…
Baraj dolmaya başlamıştı bile…
Böyle giderse ilkbahara kadar artık adamakıllı dolacak baraj ve Haziran ayından itibaren su verilmeye başlanacak…
Mühendislik dehası projenin bu son halini görünce adeta çocuk gibi sevindim…
Ömrünü suya vakfetmiş ve bu şehrin 100 yıllık su ihtiyacını Akçay gibi, Çamdağ gibi, uzun yıllar sonra raflardan indirttiği Ballıkaya gibi barajlarla karşılayan ve Sapanca Gölü’nden usulsüz şekilde su çekilmesini önlemek adına cansiperane bir hukuk mücadelesi veren Rüstem Keleş hocayı bir kez daha hayırla yad ettim…
Belki başkaları göstermez diye bu vefayı kendisine ben göstereyim, belki başkaları anmaz diye ismini en azından ben anayım istedim…
Eskiden büyüklerimize bir bardak su götürdüğümüzde, “Su gibi aziz ol evladım” derlerdi…
Bu şehrin 100 yılına daha şimdiden damganızı vurdunuz…
Siz de su gibi aziz olun Rüstem Hocam…
Allah sizden razı olsun…
Bu şehre verdiğiniz hizmetleri hiçbir zaman unutmayacağız…