Sene 1955 civarı, Yıldırımspor Adapazarı mahalli(yerel) liginde Güneşspor,İdmanyurdu,Donatım,Şekerspor,Adagençlik,Gençlerbirliği  gibi rakiplerle maçlar yapıyor.Sarı lacivert renkleriyle FB taraftarlarını da yanına almış, Ekrem Karaberber-İsmail Tomor-Saim-Fazıl-İhsan Ertem- Vahdet-İsmail Baylav gibi isimler onun kadrosunda.. Dayım camcı Muammer Güner kulübün o yıllardaki başkanı.. Oğulları ile birlikte kulübün her maçına gidiyoruz..Şehir stadında(diğer adı Çark Stadı) sadece taş çatlasın 500 kişi alacak bir beton kapalı tribün var..Gerisi tamamen duhuliye..Tel örgülerin arkasında ayakta seyrediyorsun. Sahanın toprak zemini bazan yeşil çim, bazan cıvık çamur..Stadın sorumlusu Cemal aga.. Pazar günleri yapılan maçlarda hangi takımlar oynuyorsa onların taraftarları başta olmak üzere şehir insanları stada geliyor.. Sahadaki oyunculor seyircilerin çok yakın tesir sahasında, o kadar yakınlar ki bütün söylenenler sahadan duyuluyor.. Tabii yerel lig olduğu için bugünkü gibi ağır kurallar yok.. Diyelim ki maç başlayacak, yan hakemlerden biri gelmemiş, bir de baktık Çavdarlar’ın Ramiz abi bayrağı eline almış, üstünde evden geldiği elbisesi , görevde..Tabii hemen arkadaşları tribünden takılmaya başladı, YUUUUU….Ramiz abi tribüne döndü ,bayrağın sopasını onlara doğru salladı “G..sin buuuu”…Bir başka maçta yanlış hatırlamıyorsam Adagençlik zor durumda,takımın kaptanı hiç destursuz maçı bıraktı sahadan çıktı, tribüne geldi, Lastik Muyo diye anılan Mustafa Gökalp’ın yanına gitti,”Abi gözünü seveyim gel, yeniliyoruz” diyor…Sahadaki üç hakem ile futbolcular elleri belinde tribüne dönmüş bekliyorlar..Mustafa abi fazla direnemedi, zira çevresinde oturanlar da “hadi git yahu, kırma çocuğu” falan diyordu..Sahaya indi, altına bir şort çekti, kramponlu ayakkabıları giydi,bağladı,aceleden üstünde frenk gömleği oyuna katıldı… Bir pazar günü Şekerspor ile Yıldırım final gibi bir şey oynayacak, şehir bir haftadır bu maçı bekliyor, yağmurlu çamurlu da bir hava var..Stad tıklım tıklım dolu..O yıllarda tahtadan olan tribünler de yapılmıştı..Tribünlerde de çok sayıda seyirci var..Hakemin düt demesiyle, artık daha önce ne olmuşsa biz bilmiyoruz bir de baktık Tintin İsmail Şekersporlu bir futbolcuyu kovalıyor..Kendi yarısahasından çıkmış  çocuğu öbür tarafta yakalamaya uğraşıyor, yakaladı ama arkasından koşanlar araya girdi, dövüşe mani oldular..Ortalık karmakarışık oldu, sahanın her köşesinde itişen kakışan oyuncular vardı. Hakem bir müddet bekledi, sonra maçı tatil etti…Tabii seyirci çok bozuldu, stad boşaldı, herkes söylene söylene Çark caddesinden dönüş yolunu  tuttu…. Bir ara  zeminine drenaj sistemi yapılacak dendi, stad maçlara kapandı… Maçlar Şeker fabrikasının sahasında oynanmaya başlandı.. Orada tribün diye bir şey yoktu.. Donatımsporun sembolü (belki de o zamanki başkanı) Pıtpıt lakabıyla tanınan Donatımın boyacı ustası Mustafa Yamaç bahçesinden atı ile yaylı arabasını çıkartmış, binip gelmiş,sahanın yanına çekmiş oradan arkadaşları ile seyrediyorlar…Maç bitti, Donatım kazandı, herkes dağılırken at arabasının başında biri bağırıyordu “Pıtpıt Mustafa tebrikleri burada kabul edecektir”…. Yabancı bir ülke takımının yolu nereden düştüyse bizimkilerle maça çıktı, sahaya çıktılar, kendi lisanlarında üç kere sağol-sağol-sağol diye bağırınca herkesi gülme tuttu…. Sembolik bir maç olduğu için ortalık iyice sulandı, bir ara bizimkiler faul atışı yapacak, İsmail Baylav gırgır olsun diye topun altına toprak yığmaya başladı, hakem “yahu İsmail bozma şu oyunu be” dedi,hepimiz duyduk, yani samimiyet son aşamadaydı.. İstanbul takımları bazan bizimkilerle maça gelirdi..Metin Oktay’ı o sahada seyrettik.. Bizim santrhaf ( libero) İhsan Ertem süper oyuncuydu, maça gelen İstanbul takımları onu almak isterlerdi, Arifiyede geniş yerleri olan babası razı olmadığı için gidemedi…

Sonra 2.lig dönemi başladı..Sakaryaspor kuruldu.Şehir ondan sonra profesyonel futbola doydu..Türkiyenin dört tarafından ekipler maça geliyordu.Hem şehir şenleniyor hem de gazetelerde televizyonlarda şehirle ilgili haberlerden geçilmiyordu.. Derken tribünlerin üzeri kapatıldı, gece maçları için aydınlatma sistemi kuruldu..Birkaç kere Türkiye birinci ligine yükseldik.. Fenerbahçe,Galatasaray, Beşiktaş artık stadımıza metazori (mecburen) geliyorlardı. Pek çok kere de yenilerek döndükleri oldu..İstanbul Üniversitesinde okurken Beşiktaş ile Sakaryasporun Adapazarı stadında bir kupa maçları oldu, ömrümüz boyunca Adapazarından İstanbula maça giden bizler bir kere de olsa İstanbuldan günübirlik Adapazarına gelip maçı seyredip gene İstanbula döndük..Stadda 19 mayıs gösterileri olurdu.. Lise, Ticaret, Sanatokulu öğrencileri Nisan ayından itibaren orada provalara başlardı.. O işin baş aktörü lisenin beden hocası Şahin beydi.. İşini çok ciddiye alırdı.Çok sıkı çalıştırırdı.. Akşamüstü eve perişan halde dönerdik.. Sopalı hareketler, piramit kurmalar, bando eşliğinde yapılan yürüyüşler, hareketler birbirini izlerdi..

Stadımızın hep böyle neşeli olduğunu sanmayın..Çok acıklı şeylere de sahne oldu.. 99 depreminde büyük görev yaptı. İstanbula Ankaraya yaralı taşıyacak helikopterler oraya inip kalktı..Ambulanslar, sedyeler ,serumlar sahaya doluştu..
Stad heryere yapılabilir.Nitekim şimdiki yeni stadyuma kolayca yer bulundu.Fakat nasıl İstanbuldaki Dolmabahçe stadyumu çok farklı ise bizim emektar stadyumumuzda ayni durumda idi.. İstanbuldakine Taksim meydanından yürüyerek inip maçtan sonra gene yürüyerek şehrin merkezi olan Taksime dönebildiğiniz gibi bizim stada da Gümrükönünden yayan gelip yayan dönebilirdiniz..Şehrin içinde bulunan bir stadyumdu.. Yenisi bol para harcanarak çok modern ve şık yapılmıştır ama eski stadyumumzun yeri başkaydı, onun yeri hiçbirzaman doldurulamayacaktır..