Bir salgın hastalık gibi, HDP, HÜDAPAR ve malum iki terör şebekesi üzerinden siyaset yapılır hale geldi. Seçim kazanmanın yolu, can simidi oldu.
Belki de dünya da bizden başka örneği yok VE SON DERECE YANLIŞ, ZARARLI VE YIKICI BİR SİYASET.
Örneği yok diyoruz, zira siyasetin özü, ülke ve millet için yapılacakların yarıştığı bir muhtevaya, amaca, öze haizdir.
Din, terör, milli ve İslami değerler, vatan, bayrak, beka, cami, kışla, yargı ve güvenlik, siyaset malzemesi olmayıp, partiler üstü ortak değer ve amaçlardır.
Bizde ise bütün bunlar başta olmak üzere, siyasete kurban ve paspas edilmeyen hiçbir değer, hiçbir malzeme kalmamıştır.
Siyasi ve insani ahlak dibe vurmuş, dibin de dibine inmiştir.
İslami ahlak demiyoruz, zira ona zaten, kenarından ve köşesinden bile ulaşamaz, yaklaşamaz bir siyasetin fecaatini yaşıyoruz.
Siyasetin yanlış zeminde yürütüldüğü ve yazı konumuz olan HDP ve HÜDAPAR konusu da bir başka garabet, bir başka felaket olarak önümüzde durmaktadır.
Önce sadece HDP ve terör şebekeleri üzerinden siyaset yapılıyor, Onlar üzerinden vurma ve kazanma hesapları yapılıyordu. Şimdi buna HÜDAPAR’ da eklendi.
Niye eklendi? Siyasette aktif, görünür hale geldiği ve Hizbullah ile iltisaklı olduğu iddia edildiği (İltisaklı ise, neden kurulmasına ve faaliyetine izin verildi?) için.
Yani bir ittifaka dahil olduğu ve siyasi rekabette yumuşak karınlara sahip olduğu ya da buna müsait bir malzeme olarak görüldüğü için.
Basından öğrendiğimize göre ve yazılanlar doğru ise, birkaç gün önce Hüdapar, bir ilimizde sıtant açmış, bir kısım vatandaşın tepkisi ile karşılaşmış, sıtantında yer alan afişler yırtılmış, tekme vurulmuş ve Onlara karşı “Ne mutlu Türküm diyene” sloganları atılıp, bayrak gösterilmiş, bunun üzerine sıtantlarını toplayıp, etkinlikten vazgeçme zorunda kalmışlardı.
Hiç şüphesiz bu ve benzeri hukuk dışı hareketleri tasvip etmiyor, sadece onlara değil, kime yapılırsa yapılsın doğru ve hukuki bulmuyor, şiddetle kınıyoruz.
Yasaların ve devletin izin verdiği HÜDAPAR ve HDP dahil hiçbir partiye,
yasaların ve hukukun vermediği tepki ve saldırı hakkını hiç kimse kendinde göremez, kullanamaz, asla kullanmamalıdır.
HİÇ KİMSE, KENDİNİ YASA, YARGI VE EMNİYET GÜCÜ YERİNE KOYAMAZ, ONLARIN YETKİSİNİ KULLANAMAZ, asla kullanmamalı, buna asla izin verilmemeli, yapanlar yargıya havale edilmelidir.
YARGI KARARI OLMADAN DA, HİÇ KİMSEYE “TERÖRİST” DENEMEZ, TERÖRİST YAFTASI GİYDİRİLEMEZ
AKSİ BİR DURUM, KAOS VE ÇATIŞMA ZEMİNİNE HİZMETTİR, Allah korusun, Suriye, Irak, Libya, Afganistan, Yemen, Sudan, ekser Afrika ve benzeri ülkelerin hazin akıbetidir ve DÜŞMAN da bunu beklemekte, emperyalist ve ziyonist hain odaklar, tarih boyu yaptıkları gibi bu sonucu almak için ellerini ovuşturmaktadır..
HELE HELE, ONLARA KARŞI BAYRAK ÇIKARILMASI, "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" sıloganı atılması, hepten ayrıştırmak, itmektir, ortak değerleri onlara karşı kullanmak, ortak değerler dışına onları itmeye zorlamak, bölücülüğe hizmettir.
Onları iterek, dışlayarak, mobing uygulayarak ve terörizmle suçlayarak kazanmak mümkün değildir.
İşte HDP örneği ortada. Bütün dışlamalara, marjinalleştirmelere ve üzerlerinden siyaset yapılmasına rağmen, oyları %9-10'ların altına düşürülememektedir.
Bu demektir ki, onlara karşı yürütülen politika, onları kazanmamıza değil, daha da müzminleşmelerine, kemikleşmelerine, tabanlarının konsolide olmasına sebep olmaktadır.
Bu durumda, Parti yönetici ve çevreleri konuşmalarına çok çok dikkat etmeli,
"İmam bilmem ne yaparsa, cemaat bilmem ne yapar" atasözü daima hatırlanmalı, başta parti yetkilileri olmak üzere, herkes ve hepimiz bu konuda sorumlu davranmalıyız.
Maalesef terör ve iltisaklı olduğu söylenen partilerle mücadelenin önüne, çok çok önüne, onlar üzerinden kazanma, oy devşirme hesapları geçmiştir.
Adeta, seçimin ana malzemesi, oy kazanmanın “can simidi” olarak görülmekte ve öyle hareket edildiği herkesçe gözlenmektedir.
Bu durum TERÖRE EN BÜYÜK ve BEDAVA REKLAMDIR. Milyonlarca lira vererek yapılamayacak reklam, onlara bedava olarak sunulmaktadır.
Bırakınız yasaların izin verdiği partileri, terör odaklarının adı bile çok büyük bir zaruret olmadıkça kullanılmamalı, sıfatları ve olumsuz fiil adları kullanılmalıdır. “Cani şebekesi, fesat odağı, terör gurupları” gibi ifadelerle tanımlanmalı, isim reklamı yapılmamalı, reklam ile terör çevrelerine hizmet edilmemelidir.
AYRICA, YARGI KARARI OLMADIĞI, YASALAR FAALİYETLERİNE İZİN VERDİĞİ HALDE, HER ÖNÜNE GELEN İLLEGAL İLAN EDİLMEMELİ, TERÖRİST DENMEMELİ, TERÖR CEPHESİ GENİŞLETİLMEMELİ, TAM AKSİNE DARALTILMALI, DARALTACAK, YALNIZLAŞTIRACAK, KÜÇÜLTECEK VE MARJİNALLEŞTİTRECEK BİR POLİTİKA VE MÜCADELE YÖNTEMİ İZLENMELİDİR.
VARSA TERÖRE BULAŞANLAR, BUNLAR ÜZERİNDEN SİYASET VE OY DEVŞİRME DEĞİL,YARGIYA TESLİMİ YOLUNA GİDİLMELİ, HUKUK DEVLETİNDE HUKUKUN GEREĞİ OLARAK BU YAPILMALIDIR..
Bu kapsamda her iki partide, yasalarla kurulmuş ve yasal olarak faaliyet sürdürmekte, bunlara kanunlar izin verdiği halde, illegalmiş gibi davranılması, üzerlerinden siyaset yapılması anlaşılır ve algılanır bir durum değildir. İllegal ve terörist olduklarının belgeleri elde varsa, neden yargıya teslim edilmemekte ve neden faaliyet yapmalarına izin verilmektedir. Böyle bir durum ortada bulunmadığına göre, yapılanlar yanlış ve hukuk dışıdır.
Bu partilere yönelik, bırakınız bu olumsuz muameleleri, gerektiğinde ve şartlar oluştuğunda, bakanlık bile verilmeli, yasal olana “bakanlık verilemez” yaklaşımından vazgeçilmeli, bunun üzerinden de siyaset yapılmamalıdır.
Bakanlık verilebilir. Zira bakanlık, devletin, yargı ve denetim mekanizmalarının dışında, illegal olarak kullanılabilecek bir devlet aygıtı değildir. Her bakan ve bakanlık gibi başbakan veya c.başkanına bağlı, onların emrinde ve izin verdikleri kadar icraat yapabilen, denetime tabi ve yasaların izin verdiği çerçevede icra yapabilecek kurumlardır. Oralar, tabiri caizse,”dingonun ahırı” yani “gireni çıkanı çok olan ,kimin gelip gittiği belli olmayan yerler” değildir ve bunu herkes, yediden yetmişe herkes bilmektedir.
Bakanlık bile verilmeli, ittifaklara dahil edilmeli, sistemin dışına atmak yerine, sisteme dahil edilmeli, entegre edilmeli, ehilleştirip, normalleşmeleri sağlanmalıdır.
Hele hele, onlara rey veren milyonlarca insana, hukuk dışı isnatlarda asla bulunulmamalı, 85 milyonun eşit vatandaş ve kardeş olduğu gerçeğinden hareket edilmelidir.