Şehrimizde ihtiyaç duyulmasından olacak gerek devletin gerekse özel şahısların finanse ettiği, büyük paralar harcamak suretiyle yaptırılan binalar vardır atıl halde, kendisine uzatılacak hamiyetli bir el bekleyen…

Örnek vermek istersek akla ilk gelen benim de içinde bulunduğum belediye meclisi döneminde, yani 1994-1999 yılları arasında Dağdibi’nde belediye hastanesi olarak yaptırılan ve bugün Kandıra-Karasu kavşağında gelip geçenleri selamlayan o bahtsız bina başta gelir elbette…

1999 depremine direnip ayakta kalan ve buna rağmen onarımdan geçen, dayanıklılığı daha da artırılan Acıbadem Hastanesi’nin bir benzeri ki “bunun da ayrı bir hikâyesi var…”

O görkemli bina hala kullanım dışı, kaderine terk edilmiş, çürüyüp gidiyor…

Sakarya’nın hayırsever işadamlarından rahmetli Hacı Ahmet Akkoç rahatsızlanır, Acıbadem Hastanesi’ne yatırılır…

Orada gördüğü bakım ve bina onu etkiler…

Sağlığına kavuşunca böyle bir hastane yaptırma düşüncesi oluşur zihninde…

Adapazarı Belediyesi’nin en eski imar müdürü Nurettin Sofuoğlu eniştesidir…

Görevlendirir onu, zira Sofuoğlu inşaat mühendisidir…

Adapazarı Belediye hastanesi yapmak için yer arayışında iken bu taleple karşılaşılır…

Dağdibi’nde bir tarafı Emirdağ Mezarlığı’na, diğer tarafı ise Karasu-Adapazarı yoluna bakan kavşakta hastane yapılmasına karar verilir…

O arsayı belediyedeki görevi sırasında inşaat yüksek mühendisi Nurettin Sofuoğlu kazandırmış meğerse kuruma…

Böyle olduğunu temel atma töreninde yan yana oturduğumuzda söylemişti…

Boğucu bir Adapazarı sıcağında temel atma sırasında esen serin rüzgâr bu konuda ne kadar isabet edildiğini fısıldar gibiydi kulağımıza…

İşte, o hastane binası o gün bu gündür kaderine terk edilmiş, çürümeye bırakılmış, talihsiz bir bina olarak bakar hep o tepeden Adapazarı’na…

Kullanılmayan binalar bununla kalsa iyi, dahası var…

Örneğin gazetemizin önceki günkü manşetinde “Eski öğrenci yurdu tinerci mekânı” başlığını taşıyan haberinden de anlaşılacağı gibi sahipsiz kalan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne bağlı bir dönem öğrenci yurdu olarak kullanılan bina da belediye hastanesi gibi kullanım dışı kalınca tinercilere mekân olmuş…

Böyle talihsiz binalar bununla da kalmıyor…

Zirai Donatım Kurumu arsalarına yapılmış o görkemli bina Bölge Adliye Mahkemesi olarak kullanılacaktı…

Ama henüz bu doğrultuda atılmış bir adım yok…

Açıldı açılacak, geldi geliyor denilen kurumdan ses seda çıkmaz oldu…

Korkum buranın da uzun süre kullanılmayıp sahipsizliğe mahkûm edilmesi…

Yazık, milli servet…

Kimi çürümeye, kimi belirsizliğe terk edilmiş…

Biz ise sapasağlam binaları bir şekilde kullanmak yerine, hasarlı olduğu tespit edilen okullarda çocuklarımızı okutmayı sürdürüyoruz ne yazık ki…

Bu konulara duyarlı olduğunu bildiğimiz ilimizin değerli valisi gider üzerlerine ve çürümekten kurtarır milli servetleri diye ümit ediyoruz…

Hal böyle olunca hem binalar kurtulur sahipsizlikten, hem biz kurtuluruz üzüntüden…

Böyle olacağı ümidiyle isteriz ki yetkililer harekete geçsin, milletin parası olmasın heba…

Daha çok yatırım yapsın ilimize devlet baba…

O zaman emeği geçenlere Bizim Bahçe’nin “orkideleri”olsun feda…