Günümüz dünyasında, iletişim araçlarının çeşitliliği, beraberinde seçililiği de getiriyor..
‘Medya’, ya da ‘basın’ dediğimizde ne anlıyoruz?
‘Matbaa, gazete, yazılı kağıt, broşür, afiş..’ dünyası bize neleri anlatıyor, hatırlatıyor?..
İnsanoğlu’nun kayalara, sonra tabletlere kazıdığı işaretler, yazıları, mezarlara bıraktığı işaretleri, eşyaları nasıl okumalıyız?
Her zaman ‘gizeme’, yani ‘sırra, bir ‘bilinmeyene’ merak saran insanoğlu, bu bağlamda geliştirilen ilk resimler, yazılar ile bir birbiri ile iletişim kurmayı başardı.
Matbaanın icadı ile bu iletişim ağı daha güçlendi..Bununla birlikte bilgi sınarları aşmaya, insanlığa hizmet etmeye başladı..
Avrupalı’nın matbaa ile tanışmasına karşılık, Türkler bu buluş ile geç tanıştı.. Birçok eserin yeniden basılıp çoğaltılması ile insanlığa ışık tutuldu..Tüm dünyadaki gelişmeler, bu yeni araçlar vasıtası ile paylaşıldı..
Matbaa dediğimiz olgu içinde, tipo baskıdan, ofset baskı tekniğini geçildi..Bunu ise dijital baskı tekniği takip etti..Hala büyük bir gelişme içinde olan medya vasıtası ile insanımız, dünyanın bir uçunda olup biteni daha kolay öğrenebiliyor..
Matbaa ile birlikte sesin radyo dalgaları ile yayılmasına, televizyonun icadı eklendi..
 ‘Bir gün bu konuşanları ekranda görebileceğiz’ diyenler haklı çıktı.. Şimdi sadece ekranlara değil, artık sesler, görüntüler cep telefonlarımıza gelir oldu..
Gelişen teknoloji karşısında insanoğlu okuma yeteneğini kaybediyor mu?
Olayları göz ucu ile mi anlamaya çalışıyor?
Yani ‘okuma’ artık daha zahmetli bir olgu olarak mı karşımıza çıkıyor?
Bir dokunuş ile bilgiye ulaşmak varken, bir gazete edinmek, sayfalarına göz gezdirmek, tercih her nedeni mi oldu?
Uzatmayalım, bu yeni icatlar, yeni gelişmeler ve sanal, dijital dünyadan nasıl yararlanacağız?

ARACI KALKIYOR MU?
Bir kaynaktan, bir kaynağa ulaştırılan bilgiler demetine haber diyoruz..
Haberi ileten araçlara da, gazete, radyo, televizyon, internet, telefon, mektup, telgraf dediğimize göre, hangi araçtan bilgiye ulaşmakta yararlanacağız?
Kısacası en etkin, en kısa yolu nasıl bulacağız?
Bu bağlamda, muhabire, haberciye, yani bilgi için aracıya ihtiyaç kalkıyor mu?
Tüm bunlara rağmen, haber kendiliğinden oluşmuyor?
 Evet, bir kaza, bir etkinlik, bir spor müsabakası için düğmeye bastığımızda, ya da dokunmatik bir alete dokunduğumuzda, karşımıza çıkan resimleri, bilgileri nasıl okuyacağız?
Burada kaynak ne kadar önemli?
Bu bilgiyi hazırlayana, ne kadar güvenilir?
Bu yeni gelişmeler paralelinde, haberci aradan çıkmıyor..
Başka bir şekilde habercinin hazırladığı haberleri, şipşak öğrenebiliyor, edinebiliyoruz.. Bunun için sadece araçları, yöntemleri, dili bilmemiz, şifreleri çözmemiz, fotoğrafı iyi görmemiz ve okumamız gerekiyor..

NE BÜYÜK ZAHMET İDİ  O?
Sizi bilmem ama, bizim kuşak hala Adapazarı Bakırcılar İçi Çarşısı’nı anımsar..Orada Hasan Uyar, Niyazi Ünal, Zekai Erdal’ın, insanımızı bilgilendirmek üzere kurduğu matbaaları biliriz..
Hatırlayanınız var mı?
Hurufatlar içinde, elinde kumpası ile  sevgili adaşım Hüseyin Komite’yi hala hatırlarım.. Günün haberlerinden derlenen ve sadece birinci sayfada yer alan aktüel haberler ile sadece spor sayfası ile Yeni Sakarya, o zamanların en çok rağbet gören gazetesi idi..
Ve Akşam Haberleri..
Teymur Ateşli ve arkadaşları..
Şöyle tarih yapraklarını geri çevirdiğimizde, Adapazarı için, Sakarya için kafa yoran, insanımızın yetişmesi için, o günkü şartlar içinde çırpınanları hatırlamamak olur mu?
Ne büyük zahmete girmekti bu!
Harfleri tek, tek dizmek ve kalıplar oluşturmak, tipo olarak baskıya girmek ve akşamın alacağı karanlığı basmadan, gazeteleri okuyucusu ile buluşturmak..
Ve bu gelişmeleri takip eden entertip makinesi..
Kurşunu bir potada eritmek, sonra onları harflere dönüştürmek, resimleri klişe haline getirmek için İstanbul’a gitmeler, gelmeler..

YENİLİĞE İMZA ATMAK
Sakarya’da, matbaacılık alanında değilse bile gazetecilik alanında yeniliklere imza atmak bizim nesile nasip oldu..Sevgili merhum, Semih Köprülü, Nejdet Güngörsün, Hüseyin Komite ile birlikte çıktığımız yolda, bize komşu ilden bir dost insan, bir bilge adam Dündar Çiğit yardım elini uzattı ve Sakarya’ya ofset gazete tekniğini getirdik..
Az şey değildir..
O devre göre, yeniliklerin başlangıcı sayılabilir..
’Sakarya’ gazetesi ile Sakaryalılara, kısa zaman dilimi içinde büyük hizmetler verildi.. Öncü oldu,örnek oldu,bir okul gibi genç gazetecilerin yetiştirilmesine imkan tanındı..
Bu dönemde, 12 Eylül 1980 darbesi ile karşılaştık..Ama gazetemizi hep çıkardık..
Sonra Sakarya gazetesini, yeni atılımlar yapan arkadaşlar, dostlar izledi.. Sakarya’nın birden fazla ofset gazetesi oldu..
Kısacası bu yeni dönemde insanımızın bilgilendirilmesi, sadece gazete bazında olmadı..Birbirinden farklı frekanslarda radyolar kuruldu.Yerel televizyonlar işbaşı yaptı. Hatta bir ara ulusal bir televizyonumuz da oldu..
Ne günler, ne günler..
Nereden nereye?
Şimdi internet ortamından  televizyon yayını yapan arkadaşlarımız var..
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Sakaryalı okumuyor!
Yani gazetelere, radyo ve televizyonlara itibar etmiyor.
Herkes, kendince haberi bir şekilde ediniyor..
O çarpık haber ve bilgiler ile yetiniyor..
İnsanımız okumadığı gibi esnafımız, iş adamımız da okumuyor!..
Çevresinde olup biteni, çok geç, hatta aylar sonra öğrenenler var!..
Bilgiler havada uçuşuyor ama, elimizde pahalı cep telefonları ilebilgiye, yani habere ulaşamıyoruz!..
Sakarya’nın memnuniyet veren gazete sayısı ile ne kadar övünsek az bile!..
Ama bu gazeteleri, bu gazetelerde çalışanları, her güne taze haberler hazırlayan emekçi arkadaşları, maalesef Sakarya olarak destekleyemiyoruz..
Destek için sadece, özel bayramlar, özel günler bekleniyor..
Oysa bir ilin, insanı ile iş adamı ile okuru ile farklı bir bilgilenme, aydınlanma seferberliği içinde olması gerekmez mi?

ŞU ÇİFTLİKBANK OLAYI?
Şimdi sıkı durunuz, Sakarya’nın Taraklı ilçesini merkez edinmiş olan bir Çiftlikbank’ olayı günlerce gazetelerde konuşuldu.. Konuşulmaya da devam ediyor..
Merakım şu, medya bu konuda neler yazdı, neleri yazamadı?
Bu ‘Çiftlikbank’ olayını enine, boyuna irdeleyen, inceleyen ve bu konuda vatandaşı bilgilendiren, medya kuruluşu var mı?
Daha önceki kurnazlıkların, bir başkası tekrarlanırken, gazeteler, sadece ilanları almaya, reklamlara konmaya mı çalıştı?
Gerek ulusal, gerek yerelde insanımızın bilgilendirilmesi, neden bu kadar ihmal edildi ki, tam 80 Bin vatandaşımız, küçük, tıfıl bir genç ve arkadaşları tarafından gece yarısı değil, güpegündüz, üstelik bilenen taktiklerle mağdur edildi?
Elbette incelenmesi, irdelenmesi yani analize tabi tutulması gereken bir durum var ortada..

BİLGİYE ULAŞMAK..
Ama en basitinden şunu da mı bilmiyoruz?
Eşim, pazardan taze çilekler almış..Kafasında çilek reçeli yapmak var.. Çilek reçelini de, vişne reçeli kadar olmazsa severim hani!
‘-Yusuf internetten bana çilek reçelinin nasıl yapıldığı bilgisini indirir misin’ dedi..
Artık, her ev hanımı gibi eşim de bilgiye nasıl ulaşılabilineceğini keşfetmiş..
Bu yüzyılın artık google dedesi var..
Bin nevi bilgi bank vallahi..
Ne istersen, ne ararsan,sana bedavadan sunuyor..
Hemen elinin altında..
Öyle gazete satın almaya, kütüphaneye gitmeye bile gerek yok..
Eşim bu defa stajyer öğrencim Dimara Örtücü’ye seslendi..
-Dilara, şu firmanın güvenli olup, olmadığını araştırır mısın?
Bir tekstil firması, gecelik, bayramlık, özel günler için internet üzerinden satışlar yapıyor..
Dilara, işini iyi yapanlardan birisi..Hemen internete girdi. Araştırdı, baktı ve cevabını verdi..
-Bu firma çok güvenli değil!..
Eşim üzüldü..Zira bu firmanın vitrininde gördüğü abiye elbiselerden almak istiyordu.. Üzüntüsünü anladım..
 ‘ Bir de Türkiye’den sorgulayalım bu firmayı’ dedim..
Tüm eleştirilere, eksikliklere rağmen, firma o kadar da kötü bir imaja sahip değildi..
Sipariş verildi, siparişler Adapazarı’ndaki adresimize teslim edildi..
Yani bilgiye bir kaynaktan ulaşmak, sizi yanıltabilir..
Başka kaynaklardan da bilgiler edinmek, artık çağımızda mümkün..
İnternet hiçbir zaman bir gazetenin yerini tutamaz..
Çok önemli elbet..
Bilgiye ulaşmada, her araçtan yararlanmak, yararlanabilmek ve bunun kıymetini anlamak gerek..
Biz bu yönde, bu yolda insanımızı bilgilendirmeye, haberdar etmeye ve yaşadığımız yıllara tanıklık etmeye, Türkçe diline katkılar sunmaya devam ediyoruz..
Okumak, bilgiye ulaşmak kadar, güzel ne ola!?
Siz de google dedeye gidin, adınızı yazdırın,.Bakalım karşınıza neler çıkacak?
Artık ilmi, bilgiyi Çin’den almaya bile gerek kalmadı..
Uzaklar öyle yakın oldu ki?
Ah şu dijital dünya?
Neleri alt-üst etmedi ki?
Gününüz güzelliklere vesile olsun..