Sakarya’ya ilk geldiğim gün tanıdım, dün toprağa verdiğimiz Hüseyin Şengörür’ün babası Osman amcayı…
Ağa Cami önünden Karaağaçdibi’ne uzanan, bugün bulvar olarak kullanılan alanın sağ tarafında, geniş bir arsada hurdacılık yapardı rahmetli Osman Şengörür…
Dün Orhan Cami’de ikindi vakti kılınan namaz sonrası büyük bir cemaatle son yolculuğuna uğurladığımız Hüseyin Şengörür (Selim Gündüzalp), onun üç oğlundan biriydi…
Araya yıllar girdi…
O büyüdü, kitaplar yazdı dolu dolu…
Neden sonra kesişti yollarımız, buluştuk Yeni Sakarya’da…
Müşterek dostumuz, rahmetli Doktor Sadık Canlı “Yeni Sakarya’da niye yazmıyorsun?” demiş…
Onu kırmadı, haftada bir yazıyla başladı, sonradan ikiye çıkardı gördüğü ilgi nedeniyle…
Kendine has, duru ve her satırı farklı bir mesaj içeren yazılarının sonuncusu, onun son yolculuğuna rastladı…
Öğretmenlerini anlatmış…
Ve yazının sonunda beşinci sınıfa gelmiş…
“Onu da haftaya anlatsak nasıl olur” derken, bilmem aklına gelir miydi böylesine hüzünlü bir ayrılık…
Engin bir kültüre sahipti, bilgi oburu gibiydi…
İlgi alanına giren girmeyen her konuda söz sahibi, mütevazi, hoşgörülü, seven-sevilen, saygı gören, ışık saçan bir insan olarak konup göçtü şu yalancı dünyadan…
Belki de en verimli çağında ayrıldı aramızdan…
Namazını kıldıran Mustafa Aydın hocanın duygu yüklü sözleri karşısında gözyaşlarını tutamayanların sayısı hayli fazlaydı…
Tekbir sedalarıyla son yolculuğuna çıkan sevgili Hüseyin, arkasına kocaman bir sevgi ve duygu selini takmış gidiyordu…
Sadece gazetemizin değil, ilimiz ve ülkemizin bir değeri olarak aramızdan ayrılan Hüseyin Şengörür’e (Selim Gündüzalp) yüce Mevla’dan rahmet dilerken, kabrini süslemesi adına müdavimi olduğu Bizim Bahçe’den “Peygamber çiçekleri” gitsin istedik, tüm acısını içimize gömerek…