Sevgili okurlar,
Çoğu yazımda konu edindiğim gibi, ‘zaman bir üflemelik, gelip geçiyor!’ Bu zaman diliminde, gündeme damga vuran birçok konuyu tartışmadan, anlamadan, yaşam mücadelesi içinde debelenip duruyoruz!
Kısacası, her gün üzerimize doğan güneş ve ardından gelen karanlık geceleri saymadan, hayat kulvarında, aramızdan ayrılanlar da çok!..Hergün bir tanıdık, bir dostu, bir sevdiğimizi kaybetmenin acısı içinde, yeni doğan bebeklerimizin de sevinçleri yüzümüze vurmuyor değil..
Karşı’da Kerem-Ali ve Göktepe dağlarının zirvelerine, karlar düşerken, kentteki tartışma ve konuşmaların da çeşitliliği, karmaşıklığını bilmeyen varmıdır?
İnsan şöyle geriye baktığında, ‘kimler kalmış, kimler gitmiş’ diye düşünmeden edemiyor!
Ya savaşların kurbanları!?
Ya teröre kurban verdiklerimiz?
Bakınız, son olarak Mısır’dan gelen terör saldırısı haberi, hepimizi derinden sarsmadı mı?
İnsanlar, Yüce Yaratanı Allah’a ibadet için girdikleri camide, terör saldırısına maruz kalıyor ve hiç hak etmedikleri bir ölüm şekli ile aramızdan ayrılıyorlar!
Terörün aramızdan alıp gittikleri unutulur mu?
Yıkılan, dağılan yuvalar, yarım kalan hayatlar, acıya bürünen terör mağdurları..
Ah be hayat!
Ve adına ‘terör’ deyip çıkıyoruz!
Kim ve kimler bu terör silahını kullanıyor?
Ve kimler, bu terör silahını çocuklarımızın, insanımızın eline tutuşturuyor!?
Tüm bunları anlayabilmek için,Türkiye’nin Güneydoğusu’na, Irak’a, Suriye’ye, Afganistan ve teröre maruz kalan ülkelere bakmak gerek..
Belli gruplar, kümeler oluşturularak, bir fikir etrafında, bir amaç, bir gaye bütününü egemen kılmak, şiddeti dayatmak, kaos ortama oluşturmak, demokrasileri hedef almak, yaşamı alt-üst etmek, terörün başlıca hedefi olarak açıklanır..
Peki bunu kim, veya kimler yapıyor?
İşte bu noktada, diller lal oluyor!..
O zaman akla şu mantığı yürütmek kalıyor; bu terör ortamından kim ve kimler nemalanıyorlar?
Verilen mesaj açık mı, gizli mi?
Kimi, neyi temsil ettiği belliği olmayan simgeler, flamalar neyin nesi?
İnanın, bu konunun içinden psikoanalistler bile çıkmış değil! Yaşamı altüst eden, sosyolojik ve psikolojik dengeleri sarsan teröre karşı topyekün harekete neden geçemiyoruz?
Tepkiler neden cılız kalıyor!?
Bu umursamazlığın, nemelazımcılığın faturasını, daha ne kadar insanlık ödeyecek?
Bugünü yaşayanlar olarak şunu biliyoruz ki, terörün arkasında koca, koca devletler var!..
Bu devletleri biliyoruz elbet!
Kimimiz adlarını bile zikrediyor, kimimiz ise endişe içinde zikredemiyoruz..
Bir gizli ve kirli savaş, altan, alta sürüyor..
Kimi, nerede, nasıl vuracağı belli olmayan bir gizli terör savaşı sürüyor..
Bu manada silah satışları, yeni silahların denenmesi, bölgesel ve yerel menfaat çatışmaları, ülkelerarası anlaşmazlıklar, beceriksiz siyasetçilerin işbaşına gelmesi, teröre karşı yeterince duyarlılık göstermeyişimiz, terörü azdırıyor,büyütüyor,sürekli kılıyor!..
Böyle olunca da, terör ile mücadele, ayrı yüksek bir maliyeti gerektiriyor..
Ayrı ve yüksek bir maliyet, insanlığın geleceğinin, refahının çalınması demektir..
İşte Türkiye’de, adına ‘PKK’ denilen terör ötgütünün yarattığı derin izleri bilmeyen kaldı mı?
Ne zaman da biteceği belli olmayan PKK terör örgütüne katılan gençlerin cahilliği, aldatılmışlığını düşündüğümüzde, terörün kullandığı genç beyinler hakkında da bir fikir sahibi olmamızı sağlıyor.
Evet, fakir, yoksul çocukları teröre alet edenleri, onlara yeni bir fikir verenleri, ellerine bir silah, bomba tutuşturanları hep biliyoruz ama, yine de bir şey yapapamazlığın çaresizliği içinde, o büyük acıları unutup gidiyoruz..
Düşünün ki, bu güçler varlıklı ülke Belçika’nın başkenti Brüksel’in yabancıların yoğun olarak yaşadığı Molenbeek İlçesi’nden bile ‘teröre’ alet edebileceği ‘teröristler’ çıkarabiliyorsa, o zaman endişe duyduğumuz kadar, terör silahına karşı mücadele etmemiz gerektiği gerçeğini de gün ışığına çıkarıyor..
Sonuç olarak, terörü yenebilirizmiyiz?
Evet, terörü yanebiliriz..
Bunun için ise, önce ‘cehaleti’ yenmemiz gerektiğini bilmemiz gerek!
Gününüz, sağlıklı güzelliklere vesile olsun!