Hüzün dolu bir haftayı geride bırakmanın yanında, uzun süren tatil günlerinden sonra yine döndük görev başına…
Daha ilk günde kız kardeşim Nejla Erkmen’in vefatı ve ölüm denilen acı gerçekle baş başa kalmanın oluşturduğu üzüntüleri, dost ve arkadaşların acımızı paylaşmak adına ortaya koyduğu iyi niyet ve dostluk bir nebze de olsa hafifletti…
Ölüm denilen gerçekle yüzleşmenin derin hüznü ile de olsa görev görevdir deyip geçtik klavyenin başına…
Zira uzun zaman oldu köşemiz boş kalalı ve okuyucu sitemleri çoğaldı…
Döndük bir anlamda kürkçü dükkanına…
Böyle hüzünlü ve acı dolu günlerde uzak yakın, tanıdık tanımadık her kesimden gelen teselli sözlerine, meğer insanın ne kadar da ihtiyacı varmış…
Bunu kız kardeşimin vefatı sonrası bir kez daha anladım…
Kısa süre içerisinde iki kardeşi kaybetmenin acısını bir nebze de olsa hafifleten dostlara ne kadar teşekkür etsem azdır…
Yorgun insanların vedası diye tarif eder ünlü bir düşünür, bu hüzünlü ayrılığı…
Kardeşimin vefatı da böyle oldu…
Zira genç denilebilecek yaşta aramızdan ayrılan kız kardeşim de çektiği acılarla uzun süredir hayli yorgundu…
Sonunda o da yalancı dünyadan gerçek aleme göç ederek, her canlı için kaçınılmaz sona ulaştı, yorgunluğu atıp bir kenara…
Yaklaşık 5 ay içerisinde biri erkek, ikincisi kız kardeşi kaybetmenin verdiği hüznü paylaşmak adına cenazemize katılan, gelemeyip telefon ya da mesajlarıyla taziyelerini bildiren hepsi birbirinden değerli tanıdık tanımadık dostlara engin sevgi ve saygılarımla sağlık ve huzur dileyiyorum