Sevgili okurlar,
Bu haftaki yazımı sizlere  İstanbul’dan yazıyorum..
Evet İstanbul’dan..
Tatil için geldiğim ülkemizde, önce baba ocağı Sakarya’nın Akyazı İlçesi. Alaağaç Köyü’nü gittik..
Cuma namazını aşağı mahalle camiinde eda ettikten sonra köyün önde gelenlerinden biri olan Hakkı Çimşit ustanın cenaze namazına katıldık..
Akyazı için Alaağaç Köyü çok  önemli..
Şimdi ‘mahalle’ oldu ya!?
Önemi, elbette köyün yetiştirdiği ustalardan geliyor..
Ustalar?..
Türkiye’nin bir türlü değerlendiremediği ustalar..
Merhum Hakkı Çimşit Ailesi hemen, hemen ‘marangozluğu’ aile mesleği edinmiş bir aile..
Allah rahmet eylesin, sevilen bir insandı, cenazesi de kalabalık oldu.. Ailesi, sevenleri, dostları onu son yolculuğunda yalnız bırakmadı..
Din görevlisi ‘ nasıl bilirsiniz’ diye sorduğunda, cemaat ‘ iyi biliriz’ diye seslendi..
Ne güzel cevap, iyi bilmek!..
Allah herkese nasip etsin!..
Cenazede eski dostları da görme imkanı buldum..
Akyazı Gençlik ve Akınspor’un unutulmaz futbolcularından, aynı zamanda iyi bir siyasetçi, iş adamı olan ağabeyimiz, dostumuz Osman Akcan(Tivist) ile Alaağaç Köyü’nün işadamlarından Rıfat Yalçın ile karşılaştık..
‘Hoş-beş’ ten sonra ayrıldık..
Sevgili Osman Akcan, bu buluşmada hoş bir laf etti:
Çimşit ailesinden merhum silah ustası Hasan Çimşit’ten söz açarak,
‘ Adam bir eğe, bir çekiç ile dünyanın en iyi silahlarını yaptı.. Adama bir fabrika açacağına, hep karşısına polis ve jandarma diktik! Bu memleketin kalkınmasını böyle engelledik ve yabancıların bir şey üretmesini bekleyip, bize satmalarını ve tüketmeyi yeğledik!
Maalesef, bizi tüketen toplum haline getirdiler! Hala uyanamadık! Alaağaç Köyü, Akyazı’nın sanatkar yetiştiren köyü idi..HakkıÇimşit usta da bunlardan biriydi’
Harika bir tespit!
Gerçekten seçtiklerimiz, yani, ‘ülkeyi yönetin’ diye görevlendirdiklerimiz, gerekeni yapmamışsa vatandaş ne yapsın?
Tüket gitsin!
Bundan daha kolay ne var!
Öyle ya, paran varsa, tüket gitsin!
Neyi tüketmedik ki bu memlekette?
Birçok hasletlerimiz, bit pazarına bile düşmeden ucuza gitti!
Bir ‘milli değerlerimiz’ vardı, onları da siyasete kurban etmek üzereyiz!
Sevgili okurklar,
Alaağaç Köyü camiinde bugüne kadar görmediğim bir konuşma ve duaya denk gelmem, ülkenin geldiği noktayı  göstermesi bakımından önemli..
Eskiden din adamları, din üzerine konuşmalar yapardı.. Siyaset konusunda, çok hassas davranırlardı..
Bizimkisi ’15 Temmuz’dan başladı, dua ile  sözü tamamlayacak, hıçkırık tuttu zannettim, meğer usta ağlıyor..
Gerçekten ağlıyor..
Sağıma, soluma baktım duada olan ellerin çoğu indi..
Herkes lafın uzadığının farkında, sessiz namazı bekliyor..
Ne yapacağım şaşırdım, bekledim, neyse tekrar başladı.. Bu defa salaya işi getirdi..
Evet, 15 Temmuz gecesi okunan salaları ima ederek, din görevlileri olarak görevlerini hakkıyla yaptıklarını söyleyerek, herkesi ‘demokrasi’ nöbetine davet etti..
Dışarıda mefta, bir an önce toprağa kavuşmak için bekliyor..
İçerde cemaat cumayı eda edecek, sonra cenaze namazı var, fazla kaçtı be Hocam!?
Bu yaşa geldim, köyde bu kadar siyasi konuşmaya, ilk defa şahit oluyorum..
Bilmiyorum, bizden sonra mı değişti hava!
İmam, sanki bir partinin temsilcisi, neferi..
Olmadı Hocam!
Sonra, ‘bu camiye sadece cuma, bayram ve özel günlerde gelmeyiniz’ demek ne demek?
Vatandaş, ülkenin her köşesinde dini vecibesini rahat, huzur içinde özgürce yapacak!
İstediği zaman, istediği camiye gider, olmazsa evinde dini vecibesini yerine getirir..
Sizden mi icazet alacaklar?
Dinin gereklerini nakletmek varken, işi neden yokuşa sürüyorsunuz ki?
İşte cemaat, mahşer öncesi sözünü söylüyor..
Laf yaparken, gaf yapmayınız!
Ülke bir ‘15 Temmuz Darbe Kalkışması’ belasından kıl-payı kurtuldu..
Bu millet gerçekten sözünü orada söyledi.. Elbette bu önemli günün yıldönümü önemli..
Müsaade ediniz Hocam, bu noktada sözü siyasilerimiz, yetkililerimiz söylesin..
Sizler tarafsızlığınız koruyunuz..
Ülkede insanımız gittikçe ayrışıyor, bu duruma sizlerde hizmet etmeyiniz!?
‘Öteki dünya işleri’ size yetmedi mi?
Sevgili Okurlar,
Türkiye gerçekten darbelerden, muhtıralardan çok çekti!
Bu durumu küçük tıfıl çocuklar bile biliyor..
Ancak bu noktada sizlere bir soru yöneltmek istiyorum:
Darbeleri hep askerlere, dış güçlere, ona, buna bağlayan siyasetçiler, yani ülkeyi yönetmek için seçtiklerimiz, sizler bu darbelerin neresindesiniz?
Allah aşkına, sizin bu darbelerde rolünüz nedir?
Lütfen biraz empati(*) yapınız, ülkeyi daha fazla germeyiniz, görevinizi Allah indinde en iyi şekilde yerine getiriniz!
Olmuyorsa, biliniz ki, bu işi başarı ile yapacak, milyonlar var geride!

Empati: Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak.

Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek.

O kişiyi anladığını ona ifade etmek.