Tabutunun etrafını meczup ve gariplerin kuşattığı bir insan: 

1931 yılında Kazan göçmeni bir ailenin en küçük çocuğu olarak Adapazarı Tuzla mahallesinde dünyaya geldi.  Dedeleri ve babalarının ticaretle uğraştığı bir ailenin çocuğudur. Belki de bu yüzden ailesi onu hiç okula göndermedi. Ailesi onu küçük yaşta ticarete başlattı.  Fakat çok zeki bir insandı. Kur’an okumayı çok severdi ve okurken zaman zaman çok hızlı okurdu. Ailesine ve çocuklarına İslam önceliğini nakış nakış işlemiştir. Kendisi de esnaf olarak hayata tutundu. Birçok meslekle uğraşan bir hezârfendı. Saatçilik, kuruyemişçilik, çok uzun süre pazarcılık yaptı. Şehrin tanınan esnafı olmasına vesile olan kahve dükkânına 1969 yılında Musa ALEMDAROĞLU ile ortak olarak başladı. Nuri amca neredeyse hiç hesap makinası kullanmaz dört işlemi seri bir şekilde hafızadan yapardı.  Şehrin tanınmış esnafından olmasına rağmen arkadaşları Nuri amcayı daha çok meczupları, garipleri, kimsesizleri doyuran bir hayırsever olarak tanımlardı. Çok sevdiği Allah resulünün vefat yaşında ölmeyi murad ederdi. Ve Allah ona 63 yaşında ölmeyi nasip etti, 01.06.1993 yılında bir bayram sabahı ahirete irtihal etti. Uzun çarşıda esnaflık yapan Cihat DENİZ cenaze sabahını şöyle anlatıyor: “Bir bayram günü Orhan cami avlusunda bir cenaze olduğunu gördüm. Camiye gelince vefat edenin Nuri amca olduğunu öğrendim. Musallaya konan tabutun etrafı çok dikkat çekiciydi. Çünkü Adapazarı’nın bilinen ne kadar meczubu varsa hepsi tabutun etrafına toplanmıştı. Hepsi mahzundu ve sevdikleri bir büyüğü kaybetmenin hüznü içerisindeydiler. İnsanın etkilenmemesi mümkün değildi”. Kılınan namazın ardından cenazesi Emirdağ mezarlığına defn edildi.  Kaderin bir tecellisi olarak kadim dostu ve ortağı olan Musa Amca da tam bir yıl sonra 01.06.1994 yılında vefat etti. 

 

KAZAN’dan ADAPAZARI’na GÖÇ

Nuri amcanın babası Çarlık Rusya’nın Kazan bölgesinde yaşayan Müslüman bir aileyken Ruslar tarafından zorla askere alınır. Hem de Osmanlı Rus savaşı için Rus birlikleri ile savaşmak üzare. Asker olarak harp meydanına gelindiğinde Nuri amcanın babası “Ben Müslümana kurşun sıkmam diyerek” savaş sırasında bir yolunu bularak Osmanlı ordusuna teslim olmuş. Teslim oluşunun ardından Erzurum MUHAÇKALE’de bir sene kampta tutulur. Bir senenin ardından Adapazarı’na gönderilir. Kendisine ailesiyle beraber yaşaması için Ermenilerden kalma 3 katlı cumbalı bir ahşap ev tahsis edilir. İşte bu ev Nuri amcanın doğduğu, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği evdir.

 Bu ahşap evde sıkıntılı yaşam süren kazan göçmeni ailenin oğlu Nuri, ilerleyen yıllarda Adapazarı’nda “Nuri Kurukahve” olarak markalaştı. 

 

ZOR YILLAR

1960’lar ülkemizde dindar insanlar için zor yıllardır. Demokrat Parti iktidardan düşürülmüş, askerlerin kılıcının sağı da solu da kesiyordu. Böyle bir ortamda kendi evlerinde eş dost ve arkadaşlarıyla bir araya gelerek sohbet düzenleyenler veya kütüphanesinde dini yayınlar bulunduranlar sorguya alınırlardı.

Dini hassasiyetle yetişmiş olan Nuri amcanın sohbetlerden uzak kalması veya kütüphanesinde dini yayın olmaması düşünülemezdi. Rus esaretinden inançlarından dolayı ülkemize sığınmış gelmiş bir ailenin çocuğu olarak hayatını inançları doğrultusunda yaşaması gayet doğaldı. Bugün inanması çok güç ama Nuri amca da evinde yapılan bir polis aramasında kitaplıktaki dini yayınlarından dolayı gözaltına alınmıştır. Yapılan soruşturma neticesinde “Evinde dini kitap bulunduruyor” diye suçlu bulunmuş ve kendi ifadesiyle “medreseyi Yusufiyye”de yani hapishanede kısa bir süre zorunlu misafirlik yapmıştır. 

Bugün çocuklarının ve torunlarının anlamakta dahi güçlük çektiği, Allah için hapis olayını Nuri amca severek iftiharla yaşamış ve başından geçen bu hadiseyi her büyük adam gibi kimseye anlatmamıştır. Bunu hesabi olarak düşünmediğinden, hasbi olarak yapmıştır.


 

MECZUP BABASI

Nuri amcanın birçok özelliğinin yanında çok vurgulanması gereken onun meczup, fakir, gariplere olan ilgisi ve yakınlığındır. Adapazarı merkezinde Uzun çarşı’da kendi eliyle pişirdiği yemekleri, şerbetleri, farklı meyvelerden kompostoları şehrin garip, meczup ve kimsesizlerine yıllarca ikram etmiştir. 

Bakırcılar çarşısı içerisindeki 3 dükkânın 2. Katını tamamen bu işe tahsis etmişti. Ayrıca yemeği tamamen kendisi elleriyle yapar ve gelenlere bizzat hizmet ederdi.

Yakın komşusu ve ahbabı olan Terzi Ali TAŞÇEKEN bu konuda ortak çalışma arkadaşı gibiydi. Hafta içinde Terzi Ali amcaya misafir olan meczuplar Cuma günü mutlaka Nuri amcanın dükkanında ağırlanırdı.

Bugün hala Nuri amca ve terzi Ali amcanın boşlukları hissediliyor. Mekânları inşallah cennet olsun dediğimiz bu iki büyüğümüzü rahmet ve minnetle anıyoruz.  

 

FAKİR VE GARİPLERİN BABASI

Uzun yıllar esnaf olarak komşuluk yapan Vedat ÜNSAL, Nuri amca hakkında şöyle diyor: 

“Kesinlikle abdestsiz yere basmayan cübbesiz namaz kılmayan Orhan cami müdavimi güzel bir komşumuzdu. Kahve kavurma esnasında Kur’an ve Cevşen okurdu. Hemen hemen her gün kaynattığı kompostoları fakirlere büyük bir zevkle ikram ederdi Çok sakin ve yumuşak huyluydu. Ancak Allah için hiddetlenmesi gerektiği yerlerde çok ciddi tavır alırdı Masmavi gözleriyle insanın direk yüzüne bakarak konuşmazdı. Bakışlarını mutlaka başka bir noktaya sabitlerdi. Esnaflığı komşuluğu unutulacak gibi değildi. Nesli tükenen bir esnaf türüydü. Allah gani gani rahmet eylesin”  

 

ORTAKLIK KÜLTÜRÜNÜN ÖRNEK BİR ZİRVESİ

Yıllardır esnaf komşuluğu yapan Yusuf ÖZTÜRK Nuri amca hakkında şunları anlatıyor: 

“Kurukahveci Nuri rahmetli babamın yakın dostlarındandı. Onu yakinen tanımak nasip oldu. Bence Uzun çarşı’ da numune gösterilebilecek bir esnaf, on numara bir adamdı. Risale-i Nur derslerine katılırdı ama bütün cemaatlerle muhabbeti olan birisiydi. Ufku çok geniş olan derin bir insandı. Kömürcü Musa ALEMDAROĞLU ile ortaklığı Müslüman topluma örnek gösterilmelidir. Rahmetli Musa abinin çocuklarının geçirdiği kaza sonunda ortaklığın devamı için gösterdiği tavır hala güzel bir örnek olarak anlatılmalıdır”. (İşlerinin en güzel olduğu bir dönemde ortağı Musa amcanın çocuklarının kazada vefat etmeleri sonucunda ortaklığın devamı için şöyle der: “Çocuklar bu kaza bizim başımıza gelseydi Musa amcanız ortaklığı asla bozmazdı. Biz de bize nasıl davranılmasını istiyorsak öyle davranıp hem işimize hem de ortaklığımıza sahip çıkmalıyız.”) Bu bereketli ortaklık halen çocukları arasında devam ettirilmektedir.

 

VEFALI VE CÖMERT BİR İNSAN

Elektrikçi Halit KILIÇ anlatıyor: 

“Nuri amcayla Sakarya eğitim vakfından (SEV) tanışıyoruz. Ben orada sekreterlik yapıyordum.  Sanıyorum o da mütevellideydi. Vakıf olarak ne zaman sıkışsak yardımımıza yetişirdi. Çok vefalı ve cömert biriydi. Onun yanından boş çıkmak neredeyse imkânsızdı. Mutlaka problemi halleder bizi öyle gönderirdi. İmalathaneye her gittiğimde sağ eliyle kahve makinasını çevirirken sol elinde mutlaka ya Kur’an ya da Cevşen olurdu. Mülayim hali hala gözümün önündedir. Uzun çarşı’ da onu sevmeyen birinin olacağını düşünemiyorum.”