Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 52’inci konuşmacısı, ‘Kuşaklararası Farklılaşmalar ve Günümüz Gençliği’ başlıklı söyleşiyle Yazar Erol Erdoğan oldu. Moderatörlüğünü Sakarya Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Ömer Sezai Aykaç’ın üstlendiği söyleşide kuşaklararası farklılaşmanın temel nedenleri, farklılıkların çatışmaya dönüşmemesi için takınılması gereken tutumlar ve sorumluluk bilincinin gelişmesinin önemi gibi konular konuşuldu. Söyleşinin tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den tekrar izlenebiliyor.
Bilgiye erişim piramidi değişti
Yetişkinler ve gençler arasındaki en büyük değişimin ve birçok değişimin de faktörünün bilgiye erişim hiyerarşisinin değişmesi olduğunu belirten Yazar Erol Erdoğan, “Eskiden anne ve babadan, okuldaki hocadan, camideki imamdan ya da çırak olarak yanına gidilen ustadan bilgiler alınıyordu. Dijital dönüşüm ile bilgiye erişim piramidi değişti. Bununla çocuklar ve gençler üst kuşağa ihtiyaç duymadan bazı bilgiler edindikleri gibi bazı deneyimleri de kazanır hale geldiler. Bu farklılaşma kuşaklararası etkileşimi de etkileyen ana faktöre dönüştü. Eskiden daha büyük ailelerde yaşıyorken şimdi daha küçük ailelerde yaşıyoruz. Eskiden daha küçük yerleşim yerlerinde yaşıyorken şimdi daha büyük yerleşim yerlerinde yaşıyoruz. Bu da gençler açısından farklılaşmayı etkileyen önemli etkilerden birisi. Üçüncü faktör ise eskiden daha çok üreticiyken şimdi daha çok müşteri durumunda olmamızdır” diye konuştu.
Çatışma tuzağına düşüyoruz
Kuşak farklılaşmasının azalması için iki tarafa da görevler düştüğünü kaydeden Erdoğan, “İlk görev ise farklılaşmanın çatışma anlamına gelmediğini fark etmek olacaktır. Farklılaşmanın çatışmayı doğurmayacağının ve belki de anlaşmayı, çeşitliliği ve renkliliği sağlayacak bir nimet olduğunun farkında olmalıyız. Modern insan çatışmayla kendini anlatmaya çalıştığı için bu tehlikeli tuzağa düşüyor. Çeşitlilik ve renklilik zaten en temelinde yaratılıştan ve fıtrattan kaynaklanan bir şeydir. İnsanoğlu sorunu dışarıdan ya da karşıdan tanımlayarak bir konfor alanına ulaşır. Yetişkinler sorunlarını gençler üzerinden, erkekler ise kadınlar üzerinden tanımlayarak aslında kendilerini yoğurttan çıkan temiz kaşık gibi düşünürler. Oysa bugün gençlerle ilgili konuşulan sorunların büyük kısmı toplumun geneliyle alakalıdır. Ancak biz yetişkinler toplumun geneliyle ilgili sorunu sadece gençlerin sorunuymuş gibi düşünerek kendimize ayna tutmuyoruz ya da kendimizi ıslah etmiyoruz. Sadece gençlerin iyi olmasını bekliyoruz. Mesela bir baba sigara içer ama çocuğunun sigara içmesini istemez ve bunu bir yozlaşma olarak görür./Can İKİZ