Güzel günler, güneşli günler çok eskide mi kaldı?

Peki bir gün çekip gideceğimiz bu dünyada yaşananlar neden?

Hani yaprak döker bi yanımız, hani bi yanımız bahar bahçeydi! Artık hep yaprak döküp, baharlı günlere hasret mi kalacağız…

Savaşlar oluyor, günahsız çocuklar istismara uğrayıp ölüyor, her gün birer ikişer kadın cinayete kurban gidiyor, masum can dostlarımız poşetlenerek öldürülüyor!

Dahası da hayatta ne yaşayacağını bilmeden günlerini geçirenler, acaba bu gün başımıza ne gelecek demeye kalmadan sofralarımıza zengin mi zengin, çeşit çeşit helal sandığımız et türevlerinden efendime söyleyeyim olmazsa olmazımız hileli peynirimize, mis gibi kızarmış ekmeğimize sürdüğümüz adı tereyağımız, sıralamaya kalkarsak liste kabarık…

Kısaca soframızı donattığımız tüm lezzetler iştah kabartıyor, Halil İbrahim sofrasından hallice…

Durun daha bitmedi bir de bu sofranın çatısı var sağlam temeller üstüne kurulan, harcına su karışmamış olası tüm afetlere dayanıklı; gönül rahatlığı ile koltuğumuza yaslanabiliriz, sonuçta “karnımız tok sırtımız pek çatımız sağlam…”

Böyle bir hayatta yaşıyoruz, yaşamaya çalışıyoruz… İnsanoğlunun yaptıkları muazzam tabii onlar için dünya ölümsüzdür.

Kimi caniliğiyle insanların hayatlarını mahveder, kimi çok para kazanma sevdasıyla insan sağlığını hiçe sayar... Ama hayat bu bir ezanla dünyaya gelip salayla gideceksin…
Neyin derdini yaşarsın da bunları yaparsın insanoğlu…
 

İnsanlık bitiyor tükeniyor… Zaman Ahir Zaman, İnsan Az!

Kaynak: Yazar: Gülten Kuzgun