Bu gün Osmanlıda ilk Siyonizm hareketini başlatan bir ismi ve onun projesini tanıtalım dedim. Bir memleketi idare edenler istikbal için plan yaparken en az yüz sene sonrasını düşünmek mecburiyetindeler.Bu düşünce ışığı altında eğitimini, sosyo ekonomik durumunu ayarlamaları ve sonraki nesillerin devam etmelerini sağlamaları için ne gerekiyorsa onu yapmaları gerekmektedir. Günlük olaylar bu günü bile çözemediğini anlamak için daha neler olması gerekmektedir. Bir türlü anlayamıyorum.
Yasef Nassi veya Yosef Nasi (y. 1524, Portekiz – 2 Ağustos 1579, Konstantiniyye), Yahudi diplomat ve yönetici. Portekizcede João Micas olarak bilinen ve Dona Gracia Mendes Nasi'nin yeğeni olan Yosef Nasi, Sultan Süleyman ve II. Selim dönemi Osmanlısı'nın en etkili figürlerinden birisiydi.
Yasef Nassi, Portekiz'de Marrano bir doktor olan Agostinho (Samuel) Micas'ın oğlu olarak doğdu. Portekiz engizisyonunun baskılarından dolayı o dönemlerde Habsburg idaresinde bulunan Anvers'e gitti. Leuven Üniversitesinde okuduktan sonra bankacılıkla uğraşmaya başladı. Fransa ve Venedik'e gittikten sonra halası Doña Gracia Mendes'in daveti üzerine 1554 yılında İstanbul'a gelerek halasının kızı Brianda Reyna Mendes ile evlendi. İstanbul'da halasıyla birlikte ekonomik ve siyasi faaliyetlerde bulundu. Avrupa'daki ticari bağlantıları sayesinde Osmanlı dış politikasında etkili oldu. Osmanlı ile Lehistan arasındaki barış görüşmelerinde başarı gösterdi. Taht mücadelesinde II. Selim'i destekledi. II. Selim'e olan yakınlığıyla müşavir-i has ve müteferrika unvanlarını aldı Venedikliler' den alınan Naxos Adası' nın yönetimini ele geçirdi. Boğdan ile şarap ticaretini, Lehistan ile balmumu ticaretini tekeline almayı başardı. Kıbrıs adasının fethinden sonra buraya Yahudi nüfusunu yerleştirerek koloni kurma ve buranın yöneticisi olma çabalarında başarılı olamadı.
Yasef Nassi, tarihe Tiberya Projesi olarak geçen sürecin lideri olarak geçmiştir. Tiberya, günümüz İsrail'in kuzeyinde yer alan bir kent ve eski çağlardan günümüze kadar gelen bir coğrafi bölgedir. Yasef Nassi, I. Süleyman döneminde Osmanlı sarayı ile yakın ilişkileri sonucunda Tiberya'da bir Yahudi yerleşim bölgesi kurma izni almıştır. Burada yerleşimin etrafına duvarla çevirerek güvenlikli bir alan oluşturmaya çalıştı. Yasef Nassi bütün Yahudileri imtiyazını aldığı Tiberya'ya göçe çağırmasından dolayı Siyonizm'in öncüsü olduğu savunulmaktadır.
Tiberya Projesi
Tiberya (Tiberias, Tiberian); günümüz İsrail'inde kuzeyde yer alan bir kent ve eski çağlardan günümüze kadar gelen bir coğrafi bölgedir.
I. Süleyman döneminde Osmanlı sarayı ile yakın ilişkileri olan Yasef Nassi Yahudileri bu bölgeye yerleşmesini sağlamak istemiş ve bu isteğine ulaşmıştır. Tiberya'da bir Yahudi yerleşim bölgesi kurma izni almıştır.
Yasef Nassi, İstanbul'a gelmeden önce, Avrupa'da Hristiyan zulmü altında yaşamakta olan Yahudileri yerleştirmek maksadıyla Venedik'ten bir ada satın almak istemiştir. Ancak gerek ticari rekabetten, gerekse Yahudilere karşı düşmanlıklarından dolayı Yasef Nassi'nin bu talebi Venedik Senatosu'nca kabul edilmemiştir. Yasef Nassi, bu fikrini gerçekleştirmekten ümidini kesmemiş, İstanbul'a yerleştikten sonra da bu istikametteki çalışmalarına devam etmiştir. Nihayet bu isteğine ulaşmış ve Kanuni Sultan Süleyman'dan Tiberya'da bir Yahudi yerleşim bölgesi kurma izni almıştır. Süleyman, Yasef Nassi'ye minnettarlığının bir nişanesi olarak Filistin'de Tiberya şehrini çevresiyle birlikte zulme uğrayan milletine bir sığınak yeri olarak geliştirmesi için izin verdi. Yasef Nassi, bütün Yahudileri imtiyazını aldığı Tiberya'ya göçe çağırdı. İşte bu sebepten Yasef Nassi'nin Siyonizm'in öncüsü olduğu üzerinde durulur.
Reznik ve Ballin'in, Ha-Cohen'den naklettiklerine göre Kanuni Sultan Süleyman, Tiberya ve çevresini Avrupa'dan gelecek olan Yahudileri yerleştirmek üzere vermiştir.
Yasef Nassi, Tiberya'yı imar etmek üzere Haham Yasef ben Ardut'u görevlendirmiştir. Ardut elinde padişahın yazılı bir fermanı ve yanında korumaları ile birlikte Şam kadısına müracaat etmiştir. Şam kadısı fermana istinaden, Tiberya'yı yeniden imar etmek için işçiler görevlendirmiştir. Ancak o bölgede yaşayan yaşlı bir şeyh; "Eski bir kitapta okuduğuma göre, Tiberya denilen şehir yeniden imar edilince dinimiz yok olacak, biz de günahkar olarak yok olacağız" diyerek imar işine karşı çıkmıştır. Bunun üzerine Nassi'nin adamı Haham Ardut, durumu Şam Kadısına arz etmiştir. Kadı bu işe önayak olan Şeyh ile birkaç elebaşıyı cezalandırmış ve şehrin yeniden imarına başlanmıştır. Beş yıl süren bir çalışmadan sonra Tiberya şehrinin imarı 1565'te tamamlanmıştır.
Tiberya şehrinin imarı tamamlandıktan sonra Yasef Nassi, Avrupa'da zulüm altında yaşayan Yahudileri buraya yerleşmeleri için davet etmiştir. Ayrıca O, Tiberya'ya yerleşecek dindaşlarının dokumacılık yapabilmeleri için Tiberya'ya yün ve ipek getirtmiştir. Yasef Nassi'nin yaptığı bu çağrı, Yahudiler arasında büyük heyecan meydan getirmiştir. İtalya'nın güneyinde yaşayan küçük bir Yahudi cemaati, bunu büyük bir sevinçle karşılamıştır. Bu olay, Yahudiler arasında Mesih'in gelişinin yakın olduğunun ve Yahudi krallığının yeniden kurulacağının alameti olarak yorumlanmıştır.
Yasef Nassi'nin Tiberya'da bir Yahudi yerleşim birimi kurma girişimi, çeşitli sebeplerden dolayı başarıya ulaşamamıştır. Reznik'in; "Pers İmparatoru Kirus'un Babil'i fethettiğinde (M.Ö. 538) Yahudilerin vatanlarına dönmelerine izin verildiği gibi , Türk sultanı da bu örneği izleyerek Tiberya'yı Yahudilere bağışlayıp, onların Filistin üzerindeki haklarını vermiştir" sözleriyle tavsif ettiği gibi Tiberya Projesi gerçekleşememiştir.
Reznik'e göre, Tiberya şehrinin iklimi elverişli değildi. Bu bakımdan Avrupa'nın değişik yerlerinden Yahudi göçmenler, Tiberya'nın iklimine uyum sağlayamıyorlardı. Buna karşılık göçmenler, Tiberya'ya fazla uzak olmayan, Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı, Kabbalist faaliyetlerin yoğun olduğu ve iklimi elverişli olan Safed'i tercih ediyorlardı. Ayrıca yüzyıllar boyunca ezilip horlanmış olan bir halk, böyle bir teşebbüse ruhen hazır değildi.Onlar Tanrıdan bir mucize gelerek Tapınağın tekrar yapılacağını umuyorlar ve bu iş için gayret göstermiyorlardı. Avrupa Devletleri de bu projenin gerçekleşmesini engelliyordu. Cecil Rohth da Tiberya projesinin gerçekleşmemesine, yerli Arap ve Hristiyan entrikaları ile Nassi'nin İstanbul'daki düşmanlarının kıskançlığının sebep olduğunu ileri sürmektedir.
Yahudi tarihçi Mosche Sevilla-Sharon, Tiberya projesinin amaca ulaşamamasını, Yahudilerin o dönemde henüz Filistin'e dönmeye hazır olmamalarına, idealist fikre sahip olmalarına rağmen uygulamada güçsüz olmalarına ve o günkü Türkiye Yahudilerinin zamanın en rahat cemaati olmasına bağlamıştır. Sharon, Yasef Nassi'nin Tiberya'da bağımsız ya da yarı bağımsız bir Yahudi kolonisi kurmak ve bu koloniye Avrupa'da zor şartlar altında yaşayan Yahudileri yerleştirmek istemesini, Thedor Hertzl'in ortaya koyduğu Eylemci Siyonizm'e benzemiştir. Ona göre Yasef Nassi, Thedor Hertzl'den dört asır önce aynı şeyi düşünmüştür.
Yahudi kaynakların dayanarak yukarıda anlattığımız ve Tiberya Projesi olarak meşhur olan bu teşebbüs hakkında Osmanlı belgelerinde bilgi yoktur. Bu yüzden, böyle bir projenin olup olmadığı Osmanlı belgeleriyle teyit edilememektedir. Ancak yarı efsaneleşmiş bu bilgilerden anlaşıldığına göre, Kanuni Sultan Süleyman, ülkesinin başka yerlerine olduğu gibi Tiberya'ya da Yahudilerin yerleşmelerine izin vermiştir. Fakat bu hadisenin Osmanlı Devleti için fazla önemi yoktur. Buna karşılık, Yahudiler için canlarının ve mallarının emniyet içinde olacağı bir yer bulmak son derce önemlidir. Bu durumda, Yahudilerin Osmanlı Devleti'nin toprakları üzerinde o dönemde bir Yahudi Krallığı kurmayı düşünmeleri ancak hayal olabilirdi. Nitekim daha sonra Sabatay Sevi'ye inanan Yahudilerin düştükleri feci durum bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Isaırah Friedman, Tiberya şehri çevresindeki yedi köyle birlikte imtiyazını alan Yasef Nassi'nin bir Yahudi Devleti kuracağına dair yeterli delillerin olmadığından, buraya İspanya'dan gelecek Yahudileri yerleştirmek amacı taşıdığından bahseder. James Pankers'e göre Yasef Nassi burada "Ekonomik Bağımsızlık" elde etmek istiyordu. Tiberya'nın etrafını kale duvarları ile çevirmiş fakat yeterli sayıda Yahudi'yi buraya toplayamamıştı. Cecil Roth da, Sultan'ın Yasef Nassi'ye Tiberya ve çevresinde öz imtiyaz verdiğinden, buna karşılık Osmanlı Devleti'nin Yasef Nassi'den her yıl 1000 düka kira aldığından bahisle şunları yazar: "Yasef Nassi ailesinin Filistin severlik eğilimi en erken kesin bir meydan okuma idi. Sonra bu olayda Modern Siyonist hareketin büyük öncüleri arasında zikredilmeye değer işaretler vardı". Refus Learsi ise Yasef Nassi'nin düpedüz "Yahudi Devleti" kurmak istediğinden bahseder: Tiberya için Yasef Nassi, Sultan tarafından muhtariyet idaresi verileceğini umuyor, burada büyük bir Yahudi yerleşim alanı planlıyordu. Yasef Nassi, gerçekten bütün hayatı müddetince Yahudi Devleti kurmak hayalini beslemişti. Bir çağrısında zulme uğrayan milletini eski anayurduna dönmeye davet ediyordu. Onların göçü için gemiler bile tedarik etmişti. Bu uğurda İsmail Hami Danişment şunları yazar: "Yasef Nassi ailesinde Siyonizm'e benzer temayüller de vardır. Bunlar Avrupa'da papalık makamının tazyiki engizisyon mezalimi altında tehlikeli günler geçirmekte olan Yahudilerle Marranları toplayıp ayrı bir yurda yerleştirmek fikri takip etmişlerdir". Yasef Nassi, Kudüs'e de özel bir önem vermiş, buraya da Yahudi göçlerini teşvike çalışmış, inşaat faaliyetlerinin geliştirilmesini teşvik etmiştir.
Yasef Nassi, Filistin'de bir Yahudi Devleti kurmak emeli taşıyordu. Osmanlı Devleti'nin Mısır, Mezopotamya, Batı Anadolu, Balkanlar gibi daha mümbit toprakları ve yerleşim alanları varken, pek de verimli ve cazip olmayan Filistin üzerinde durması, maziden gelen tarihi bir gelenek ve idealin ifadesiydi. Yasef Nassi'nin hareketi tıpa tıp Siyasal Siyonizm'in kurucularından olan Thedor Hertzl'in mücadelesini andırmaktadır. Her ikisi de dünyada Yahudiler üzerinde artan baskı ve zulüm sebebiyle Yahudi Devleti ve Filistin'le ilgili planlar geliştirmişlerdir. Yine her ikisi de, Osmanlı Devleti'nden, ona para ve diplomatik yardım vaadiyle Filistin'de ilkin "Muhtar Yahudi Yerleşimi" düşünmüşler, fırsat bulunca bunu "Bağımsız Yahudi Devleti"ne dönüştürmek istemişlerdir.
Yasef Nassi'de, Thedor Hertzl'e bir diğer benzerlik de Yahudilere yurt için sadece Filistin üzerinde durmamak olmuştur. Hertzl, Filistin'e alternatif olarak nasıl ki Arjantin ve Uganda üzerinde duracaksa Yasef Nassi de Akdeniz'deki adalar üzerinde durmuştur. Bu ilgi ve çabası sonucu, Sultan II. Selim'den 1566 yılında Osmanlı hakimiyetindeki Naksos Adaları Dukalığını almıştır. Burası için de Osmanlı Devleti'ne 40.000 duka kira veren Yasef Nassi, adalardan İtalyanları boşalttırmış, burada da kale duvarları inşa ettirerek Avrupa'da bilhassa İtalya'da Papa IV. Paul ve Papa Pius zamanında zulüm gören Yahudileri Naksos adalarına yerleşmeye davet etmiştir. Buraya adeta bir devlet özelliği vermiştir