UÇAR’DAN AÇIKLAMALAR
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Şube Başkanı Semih Uçar, yarın 24. yılını geride bırakacağımız 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’yle ilgili Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Serkan Ok’a özel açıklamalarda bulundu. Başkan Uçar, Sakarya’daki mevcut yapı stoku, olası bir depremde yıkılması ön görülen binalar, sağlam ve sıvılaşan zeminlerdeki binaların nasıl inşa edileceği, vatandaşın ve yerel yönetimlerin depreme karşı nasıl bir hazırlık içerisinde olması gerektiği konularına değindi.
ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ Mİ?
Uçar, “1999 yılında bu ülkenin başından geçen (o zamana kadar) büyük Doğu Marmara Depremi sonrasında böyle bir felaketin yeniden yaşanmaması için bir taraftan yurt dışından, diğer taraftan yurt içinden gelen düşüncelerle şekillendirdiğimiz bir yığın mevzuat, teknolojik yenilik, en son usullere göre çizilmiş deprem tehlike haritası, yapı denetim kuralları, depreme karşı tasarım kuralları, aklınıza ne gelirse hazırladık ve yürürlüğe koyduk. Çok şey değişti mi? Eğer gördüğümüz fotoğraflara bakacak olursak bu suale kesinlikle ‘hayır’ demek mecburiyetindeyiz.” dedi.
“KENDİMİZİ ALDATMAYALIM”
Uçar, “Kendimizi hiç aldatmayalım. Bundan sonraki kuvvetli yer hareketine yol açan deprem ülkemizde nerede vuku bulursa bulsun bu manzaralar tekrarlanacak çünkü biz başkasını görmedik, biz mühendisleri bilgili kişi yerine koyan insanımıza marifetimizi gösteremedik. Tecrübeyle sabit şekilde deprem dayanımı açısından merasim misali teşkil eden yapı türlerimiz var. Şunları bir de inşa etsek ve insanımıza gönül rahatlığıyla sunsak? Olmuyor. 6 Şubat yer sarsıntılarından etkilenen 11 ildeki binaların kartpostala layık deprem öncesi görüntüleriyle drone’larla kayda alınmış ‘sonrası’ görüntüleri bize bir şey söylüyor. Antakya ile Malatya, Adıyaman veya Kahramanmaraş arasında hiç fark yoktur. Bina stokumuz ne mimari açıdan ödüle layık ne de bir mühendislik iftiharı.” diye konuştu
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
Özellikle son 20 yıl içerisinde başta depremler olmak üzere tüm afetlere yönelik politikaların ve atılması gereken adımların tüm boyutlarıyla neler olması gerektiği konularında, başta kamu kurumları ve karar organları olmak üzere hemen her kurum tarafından raporların, planların hazırlandığını ve kararların üretildiğine dikkat çeken Uçar, “Ancak son depremler sonuçları itibarıyla göstermektedir ki, alınan kararlar ve yapılan çalışmalar büyük oranda palyatif kalmış durumdadır. Dolayısıyla öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır.” şeklinde konuştu.
AFETLERE HAZIRLIK
“Afetlere hazırlık çalışmaları kaynak ve zaman gerektiren uzun soluklu çalışmalardır.” diyen Uçar, “Yani siyasi kadroların ihtiyaç duyduğu ve kendi dönemlerinde yapıp bitirebilecekleri gösterişli yapılar/ faaliyetler olma özelliğine sahip değildir. Dolayısıyla gerek merkezi gerekse yerel yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır. Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hâkim olması kaçak yapılaşmanın önünü açmakta, bunun sonucunda da imar afları zorunlu hale gelmektedir. Unutulmamalıdır ki, yozlaşma kültürü büyükten başlayıp küçüğe doğru yayılmaktadır. Sermaye gruplarının, güçlü kesimlerin inşaatlarına göz yumup tam tersine özel düzenlemelerle hukukileştirmeye çalışması toplumun geneline emsal teşkil etmektedir.” ifadelerini kullandı.
İMAR PLANLARI
İmar planlarının doğayı ve toplumsal yaşamı etkileyen, şekillendiren bütüncül planlar olduğuna değinen Uçar son olarak şunları söyledi; “Afet risk haritaları, mikro bölgeleme çalışmaları, büyüme projeksiyonları, ulaşım ve altyapı planları gibi alt çalışmalar üzerine şekillenen bilimsel ve teknik içerikli çok yönlü, çok bileşenli çalışmalardır. Bu kriterlere göre hazırlanmayan veya özel uygulamalarla sürekli delinen/değiştirilen planlar, sağlıklı yapılaşmanın önceliği olan sağlıklı kentleşmeyi olumsuz etkilemektedir. İmar planlarının sağlıklı bir şekilde oluşturulması ve sürdürülmesi nitelikli katılımcılıkla mümkündür.”
“YAPI DÜZENSİZLİKLERİNE SON VERİLSİN”
“İster yeni alanlar üzerinde yapılan çalışmalar, ister mevcut planlar üzerindeki tadilatlar olsun her türlü imar çalışması şeffaf, katılımcı ve tekniğine uygun olmak zorundadır. Tarımsal ve riskli alanların sıvılaşan zeminlerin, zemin büyütmesi olan alanların, yapılaşmaya açılması sınırlandırılmalı, sorunlu, zayıf zeminlerde yüksek katlı konut ve benzeri yapılar için yapı izni verilmemelidir. İstisnai durumlarda kural ve kriterler titizlikle belirlenmeli ve denetlenmelidir.
Özellikle çok katlı konut yapılarında yapısal düzensizlik yaratan uygulamalara son verilmelidir.”
SAĞLIKLI YAPILAŞMA
“Sağlıklı yapılaşma, nitelikli bilimsel/teknik kurallar, nitelikli eğitim, nitelikli mesleki hizmetler, nitelikli müteahhitlik ve nitelikli kamusal denetim ile mümkündür. Müteahhitlik iş, işleyiş ve ilişkilerini belirleyen özel bir kanun çıkarılmalı ve sorumlulukları belirlenmelidir. Kamu müteahhitleri gibi yeterlilik kriterleri getirilmeli teknik kadro, finans, donanım ve iş bitirme kriterleri koyularak titizlikle uygulanmalıdır. Yapı alanı bin 500 metrekareyi geçen her yapım işinde tam zamanlı olarak bir şantiye şefi bulundurulması zorunlu hale getirilmelidir. Şantiye şeflerinin işveren (müteahhit) ile yapacağı hizmet sözleşmeleri ilgili meslek odası tarafından belirlenen tip sözleşmeler çerçevesinde olmalı, şantiye şeflerinin alacakları ücretler TMMOB’nin belirlemiş olduğu ücretlerin altında olmamalıdır.”
“ŞANTİYE ŞEFLERİ BELGELENDİRİLMELİ”
“Şantiye şeflerinin belgelendirilmesi ve bu belgelendirmeye esas eğitimleri ilgili meslek odası tarafından yapılmalıdır. Sistemde görev alan tüm mühendis ve mimarların sicilleri kayıtlı oldukları meslek odaları tarafından tutulmalıdır. Tüm yapılar, yapım ve kullanım özelliklerini koruyup korumadığının tespiti amacıyla ve ilgili kamu kurumlarının sorumluluğu altında, imara aykırılık, yapısal elemanlardaki değişiklik ve hasar-deformasyon oluşup oluşmadığı bakımından periyodik olarak denetlenmelidir. Nitelikli proje hizmetlerinin verilebilmesi için meslek odalarının önündeki engeller kaldırılmalı, proje hizmeti veren mühendis ve mimarlar için odaların yetkilendirme ve denetleme hakkı olmalı, proje hizmet koşulları ve ücretleri odalar tarafından belirlenmelidir.” SERKAN OK / MUHAMMED CAN İKİZ