Prof. Dr. Kara, konferansın başında tasavvufu bir kalbi cilalama süreci olarak tanımlayarak, “Tasavvuf, kalbi üzerindeki tozlardan arındırmak, bir aynayı temizlemek gibidir. Kalp, sevgi, merhamet ve sabırla cilalanmalı; içsel dönüşüm gerçekleştirilmelidir” dedi. Bu yolculuğun, sadece dünyevi sıkıntılara karşı bir tepki değil, aynı zamanda ilahi aşkı ve ruhsal arınmayı içeren bir deneyim olduğunu vurgulayan Kara, tasavvufun insanın içindeki 'ben' duygusunu 'biz'e dönüştüren bir olgunlaşma süreci olduğunu ifade etti.
Ego, Aşk ile Yıkılır
Konuşmasında tasavvufu bir dönüşüm yolu olarak tanımlayan Kara, “Tasavvuf, insanın egosunu yıkarken, aşkı bu süreçte bir araç olarak kullanır. İnsan, önce kendi kusurlarını görmeli ve bunları tevazu ve sabırla temizlemelidir. Kalbinin hastalıklarını iyileştirmeyen bir kişi, başkalarına gerçek sevgiyle yaklaşamaz” dedi. Kara, tasavvufun insanı önce içsel bir temizlik yapmaya, sonra da bu temizliği başkalarına yansıtmaya davet ettiğini belirtti.
Hayatın Gülü ve Dikenleri
Prof. Dr. Kara, konferansın devamında hayatın zorluklarını ve güzelliklerini bir arada görmenin önemini vurguladı. Hz. Mevlâna’nın “hayat, gül ve diken gibidir” sözünü hatırlatarak, “Büyük sıkıntılarla karşılaşıldığında, ‘Bu da geçer yahu’ diyebilmek tasavvufun öğrettiği sabır ve teslimiyetin bir göstergesidir. Dikenlerin ardından gelen bir gülistanı unutmamalıyız” şeklinde konuştu.
Celali ve Cemali Tecelliler
Kara, tasavvufun, hayatın her iki yüzünü de kabul etmeyi öğretmesi gerektiğinin altını çizdi. “Celali tecelliler” olarak tanımladığı zorluklar ve sıkıntıların insanı olgunlaştıran bir deneyim sunduğunu belirten Kara, bunun karşısında “cemali tecelliler” olarak tanımladığı güzelliklerin ise şükürle karşılanması gerektiğini ifade etti. Tasavvufun, bu iki zıt tecelliyi bir bütün olarak kucaklamayı öğrettiğini ve insanın her anı anlamlandırma çabası içinde olması gerektiğini vurguladı.
Dış Görünüşten İç Dünyaya
Prof. Dr. Kara, konferansın sonunda tasavvufun özünün ahlak olduğunu belirterek, “Tasavvuf, insanın dış görünüşüne değil, iç dünyasına odaklanmayı öğütler. Hz. Mevlâna’nın ‘Dış suretler değil, iç aleme bakın’ sözü, çağımızın hastalığı olan yüzeyselliğe karşı verilmiş en güzel cevaptır” dedi. Bu söz, toplumda giderek artan yüzeysellik ve materyalist bakış açılarına karşı bir hatırlatma olarak katılımcılara derin bir mesaj verdi.