Şair Hale Gezici ile ‘Arızalı Terazi’ Kitabı üzerine Söyleşi: Hüzünden, Geceden, Kaybetmekten Besleniyor Benim Şiirim
Söyleşi: Nursel Camcı
Bize kendinizi tanıtır mısınız, Hale Gezici kimdir?
1978 yılında Adapazarı’nda doğdum. 2000 yılında Sakarya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Yirmi dört yıldır çeşitli okullarda Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yapıyorum. Evli ve üç çocuk annesiyim.
Hale Hanım, neden edebiyat? Neden şiir desem?
İnsanlarla en yakın ve en yoğun iletişimi edebiyat sayesinde kuracağıma inandığım için edebiyat. Edebiyatın konusu insan ve malzemesi dil. Benim için değerli olan iki şey. Kelimeleri farklı şekillere sokarak onlara farklı anlamlar yükleyerek anlatmak hayatın özü. Şiir duyguyla beslenir ve büyür. Belki de duygusal bir yapıya sahip olduğum için şiir.
Şairlik yeteneğinizi fark eden oldu mu? Yoksa siz kendi kendinize mi yöneldiniz?
Üniversite yıllarından beri ufak tefek şiirler yazıyordum. Bence şiir yazmanın da - yazılacaksa eğer - bir zamanı var. Biraz durulmak, olgunlaşmak gerekiyor belki de. Ya da yaşanmışlıklar, hüzünler, sevinçler… Açıkçası günümüz şiirlerinin bazıları, benim kalemi daha ciddi ve daha sıkı elime almama sebep oldu diyebilirim. Sustum, şiiriyle başladı serüvenim. Başta eşim, kızım sonra ailem ve arkadaşlarımın desteğiyle diğer şiirler kendiliğinden geldi.
Her yazar ve şair, mutlaka bazı pınarlardan beslenmiştir. En beğenerek okuduğunuz bazı şairlerden birkaç isim söyler misiniz?
Ben şairine bakmaksızın güzel bulduğum her şiirden beslendiğimi düşünüyorum. Hatta düz yazılardan. İnsanın gönül teline farklı açılardan değinmesi çok önemli. Ama Nurullah Genç’in, Necip Fazıl Kısakürek’in, İsmet Özel’in, Yahya Kemal Beyatlı’nın, Nazım Hikmet’in tüm şiirlerini okumuşumdur.
Şiirin edebiyattaki önemi nedir?
Şiir yazmak, okumak veya dinlemek, insanın ruhuna en iyi gelen şey bence. Şiirde bir musiki, duygu derinliği var. Bence herkes düz yazı şeklinde bir şeyler karalayabilir ama şiir farklı bir ifade ediş şeklidir.
Şiirlerinizde tema çeşitliliği var. Sevgi, ayrılık, öğrencilerinize öğütler, hayata serzeniş, öğretmen oluşunuz, evladınız. Filistin ve Tasavvuf. Kendinizi en çok hangi konudaki şiirlerde özgür ve üretken hissediyorsunuz?
Her konuda şiir yazılabilir. Kendi şiirlerimde de şu konuda bir şiir yazayım demiyorum. Bazen bir olay, bir durum, sözcük, müzik, manzara, kişi, şiir yazmama sebep olabiliyor. Aşkın sınırı olmadığı için en rahat bu konuda yazıyorum galiba.
Duygu aktarımı konusunda şiirlere sığındığınızı söyleyebilir miyiz?
Aslında ben karakterim icabı duygularımı, fikirlerimi herkese, her yerde, her zaman rahatlıkla sözlü, yazılı aktarabiliyorum. Bu çocukluğumdan beri böyleydi. Benim şiirlerimde söylemeyi yetiştiremediklerim var bence. Ya da farklı kelimelerle farklı anlatışlar.
Kitabınıza ismini verdiğiniz Arızalı Terazi’nin sizde ayrı bir önemi ya da anısı var mı?
Arızalı Terazi şiiri, çoğu kadının erkeklerle ilgili sitemlerini içeren bir şiir. Şiirde eleştiriden öte tatlı bir serzeniş, kırgınlık var. Sadece kadın - erkek ilişkisinde değil günümüz ilişkilerinde de tahammül, anlayış azaldı. Bunu vurgulamak için yazdım bu şiiri. Genelde kitabı okuyanların ilgisini bu şiir çekiyor. Bence herkes bu şiirde kendinden ve hayatından bir şeyler buluyor.
Yazma konusunda tıkandığınız, “Bu şiir yarım kalacak” dediğiniz oldu mu?
Bir cümlesini veya bir kelimesini günlerce düşündüğüm şiirlerim oldu. Bazı şiirlerimi birkaç kelime grubundan yola çıkarak yazdım. Hiçbir şiirimin yarım kalmasına gönlüm razı olmadı açıkçası. Çünkü söylenecek her zaman bir şeyler vardır. Her mısraın devamı ve bitmesi gereken bir yeri vardır.
Yazmak için ritüelleriniz var mı?
Duygu durumumun karışık olması yeterli. Ama şunu biliyorum ki, sevinç ve huzurda değil benim ilhamım. Biraz hüzünden, kıştan, geceden, kaybetmekten besleniyorum ben. Çalışırken dağınıklığı seviyorum, zamansızlığı seviyorum.
Edebi türlerin birbirini beslediğini düşünüyor musunuz?
Kişiden kişiye değişiyor diye düşünüyorum. Edebiyat dünyamızın önde gelen isimlerine baktığımızda farklı türlerde eserler oluşturmuşlar. Başarılı olmuşlar ki birçok kişiyi etkileyerek isimlerini günümüze taşımışlar. Ama bizde Ahmet Haşim şiirleriyle yer etmiştir. Attila İlhan’ı romanlarından çok şiirleriyle tanırız. Şiir bütün türler içinde çok başka bir şey. Şiir anlatılacakların özü, bütün türleri kapsayan sözü ahenkle buluşturan ayrı bir dünya.
Siz şiirlerinizi serbest yazıyorsunuz. Günümüz modern şiiri hakkında ne düşünüyorsunuz? Günümüz şiirlerinin bazılarını gereksiz düzeyde anlaşılmaz buluyorum. Biraz ahenk unutulmuş gibi. Çok güzel imgelerle duygularını anlatan amatör şairleri de okumayı seviyorum. Hatta bazılarından ilham bile aldığım oluyor.
Gelecekte kendinizi nerede görüyorsunuz?
Şiirlerimi daha çok kişiyle paylaştığım yerlerde.
Şiirin sizde tek kelimelik karşılığı ne olurdu?
Şiir hayatın anlamı, inceliği.
Türkiye’de yazarların %80 ‘i edebiyat öğrenimi görmemişler. Yüzlerce, binlerce edebiyat profesörü, doçenti şiir, öykü, roman üzerine başarıyla saatlerce analiz yapıyorlar. Ama bir şiir, öykü, deneme, portre yazamıyorlar. Siz hem edebiyat öğretmeni hem şairsiniz. Bilen ve yapan olmak nasıl bir duygu?
Kendinizi daha çok eleştirebiliyorsunuz. Bazen de sınırlarınızı daha geniş tutabiliyorsunuz. Hiçbir şiir birileri beğensin, alkışlasın diye yazılmaz bence. Her şiir bir şekilde sahibini bulur, ona merhem olur. Ya da duygularına ortak olarak yazarına teşekkür ulaşır.
Lisedeyken sayısalcıymışsınız. Eşiniz mühendis, kayınpederiniz matematik öğretmeni. Bu durum bu aile ortamı serüveninizi nasıl etkiledi?
Yazdıklarımı farklı açılardan değerlendirebiliyorlar. Bir şiirimi bitirince önce eşime okurum. Beni yönlendirir bazen. Dikkate alırım söylediklerini. Daha ince, farklı ve titiz düşünür çünkü.
Yeni çalışmalarınız var mı?
Şiir yazmanın emekliliği yok. Çünkü bir iş gibi görmediği için, insan yaşadığı, hissettiği, eli kalem tuttuğu müddetçe diyeceği bir şeyler var. Yani yazmaya devam.
Fotoğraflar: Sosyal Medya