Polis olmak istemekle, polis olmak arasında çok fark var.

Mesela küçüklükten başlar polis olmak isteği. “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna, “Polis olmak istiyorum.” Dedikten sonra, öncelikle kalbin heyecanlanır, sonrasında kalbindeki heyecan bütün bedenine yansır. Sonrasında o heyecanla polis olunca neler yapacağını, kötü adamları yakalayıp hapse nasıl atacağını anlatır durursun. Karşındaki de senin heyecanınla heyecanlanıp dinlemeye başlar.

Polis, bir ülkenin bel kemiğidir. Onlar olmadan düzen olmaz… Onlar olmadan kanunlar işlemez. Polislik mesleği tehlikeli oluğu kadar güzeldir de. Anneler evlatlarının polis olmalarını pek istemez fakat “Çocuğun ne iş yapıyor?” diye sorulduğunda gurur duyarak “Polis.” der.

Çünkü polislik mesleği tıpkı askerlik gibi gurur duyulan bir meslektir.

Bir tek polislik mesleğinde ölüm yok, ölüm her yerde, her meslekte var. Ölüm yaşamın içinde, ölümden kaçamayız. Allah herkese hayırlı bir ömür, hayırlı bir ölüm nasip etsin.

Sonu şehit olmak ise ölüme seve seve gidilir. Polislerimiz de bunu bilerek bu mesleği tercih ediyorlar.  Eğer ölümden korksalardı bu mesleği yapamazlardı.

Polislik sevgiyle yapılırsa dayanılabilir. Çünkü her yönden zor bir meslek… Mesela eğer bir polis memuru evliyse ve de çocukları varsa çalışma saatleri belirsiz olduğu için çocuklarını doğru düzgün göremez. Tam eve gelir bir anons duyar yine görevinin başına döner. Onların hayatı güveni sağlayan polislik mesleğidir. Kimi polis, mesleği nedeniyle evlenmek istemiyor. En acısı da ne biliyor musunuz değerli okurlarım? Evli bir polis evden işe giderken, eşinden, çocuklarından helallik alıp da o evden öyle çıkar, ‘Olur da eve dönemezsem.’ diye düşünür her daim. Bu düşünce her zaman benim yüreğimi burkmuştur. Çok duygu yüklü bir düşünce çünkü ve çok da ince bir düşünce.

Polis aileleri de bu duygu yoğunluğunu hisseder ve korkar. ‘Ya bir gün eşim eve gelmezse,’ korkusu ile yaşarlar. Ben yazarken, ailelerin o korkularını yaşıyorum. Ama her şeye rağmen bu meslek çok güzel. Ve bilirler ki ölünce şehit, kalınca gazi olacaklar. Bu şanlı, şerefli unvanlar herkese nasip olmaz. Polislerimiz olmasaydı bayrağımız bu denli değerli görünmezdi gözümüze. Polis ve askerimizin kanı var diye bu kadar seviliyor ve bu kadar değerli.

   Biraz da kendimden ve hayalimden bahsetmek isterim…

Ben kendimi bildim bileli sağlığından yoksun bireyim. 3 aylıkken geçirmiş olduğum menenjit hastalığından dolayı yatalak engelli olarak yaşamıma devam etmekteyim. Elim ayağım tutmuyor. Benim elim, ayağım, annem. A’dan z’ye bütün ihtiyacımı annem görüyor. Bana da sorarlardı “Ne olmak isterdin.” diye. Hiç düşünmeden “Polis olmak,” diyorum. Eskiden de öyle derdim. Küçükken daha kolaydı bazı şeylere aldırış etmemek. Çok bekledim polis olmayı. Büyüdükçe anladım bekleyerek polis olunamayacağını. İşte o zaman fark ettim ‘ne olmak isterdin?’ Sorusunun altında yatanı. Koca bir engelmiş o sorunun altında yatan. “Ne olmak istiyorsun?” değil de “Ne olmak isterdin?” diye sorarlardı. Hiç sorgulamazdım ‘bana neden diğer çocuklara sorulduğu gibi sorulmuyor?’ demek gelmezdi aklıma. Yaşım ilerledikçe anladım öyle sormalarının sebebini.

Bedensel engelim polis olmama izin vermese de hayalimde engel yok. Polislik mesleğine âşık olmama da engel değil. Ve ben bu mesleğe aşığım.

Ben kendimden ve hayalimden neden bahsetmek istedim biliyor musunuz değerli okurlarım?

Belki genç polis arkadaşlarımız gaflete düşer de mesleklerinden şikâyet ederler diye.

“Rukiye ablamızın hayali, koca bir engelin altında ezilip yok olup gitmiş.” diye düşünürler de mesleklerine sıkı sıkıya sarılırlar da bırakmazlar.

   Dualarım sizinle sevgili polis kardeşlerim.

   Küçük bir şiir de tüm Türk polis teşkilatımıza gelsin…

P-armakla gösteririm seni gururlanarak,

O-lumsuzluklar içinde sevdim seni.

L-eyla Mecnun da kimmiş benim sevgimin yanında,

İ-htiyarlasam da seveceğim seni daima.

S-evgim öylesine büyük ki dağları delsem de anlatmam bu sevgimi asla...