Ülkemizde başta ilköğretim olmak üzere okullar açılacağı zaman Cuma günleri minberden hoca efendilerin eline yazılı hutbe verilir ve İslam’ın ilk emri oku diye söze başlanır Bazı akademisyenler ise İslam’ın ilk emri namaz değil okumaktır diye konuyu başka mecraya taşır.

Eğitim teşkilatlarının isimleri dahi araştırılıp düşünülmeye değerdir. Medrese, okul, kolej ve farklı isimler dahi eğitimin hedefini göstermektedir. Günümüzde birçok veli imkan ve bilgi bakımından çocuğunun eğitimi noktasında garip ve yetimdir. Sistem maalesef şeffaf ve eşitlikçi değil. Gün geçtikçe eğitim, bilgi ve ekonomik yükselişi olan velilerin çocuklarına avantaj sağlamaktadır.

Gelelim konunun esas noktasına İslam’ın ilk emri oku mu? Cevap, hayır değildir. Çünkü alak suresi, “Yaratan rabbinin adıyla oku!” diye başlamaktadır. Ayet Allah’ın yaratıcılığına vurgu yaparak şöyle buyrulmuştur. “Yaratan rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır. Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren rabbin sonsuz kerem sahibidir.

Maalesef anlatımlarımızda ayetlerde vurgulanan Rab, İsim, İnsan, Kalem, Kerem gibi kavramların üzerinde durup düşünülmemektedir. Bizim söylemimizde ise sadece “Oku” kısmı söylenerek esas açıklanan kısımları ise sanki yok sayılmıştır. Hâlbuki bu öyle bir okuyuş ki tevhidi ve risaleti bize öğretmektedir.

Kuranı Kerime baktığımız zaman çocuklarımızın eğitiminde öne çıkan hususlar şunlardır. Şirkten sakındırmak, ahiret şuurunu örnekleriyle anlatmak, insanlar arası ahlak kuralları, toplumsal sorumluluk, sabır, itidalli yürüyüş ve ses kullanımını öncelikle sayabiliriz. Kuranı Kerimde peygamberlerin çocuklarıyla ilgili uygulamaları da bizlere eğitim modeli olarak gösterilmiştir.

Cahil kalmak ile okumak ikisi de ateşten gömleği giymeye benziyor. Çocuklarının ahiret hallerini hesaba katmayan ebeveyn ve sistem maalesef hüsrana kapı açmaktadır. Şu ayeti düşünmek gerekir “Siz de inkârda direnirseniz çocukları ihtiyarlatan o günden kendinizi nasıl koruyacaksınız?”

Biz hep okumanın, öğretmenin ve öğrencinin güzel hallerini anlatmayı tercih ediyoruz. Gerçek ise her zaman temenni ettiğimiz gibi değildir. Keşke tüm öğretmenlerimiz halleri ve sözleriyle eğitimin kalitesinde sorumluluk sahibi olduklarını unutmasalar. İdeolojik ve çarpık tarih söyleminden başlayarak, başka kurslara ihtiyaç bırakacak durumda olmak da bizleri üzmektedir.

Eğitim rububiyetin kimde olduğunu öğretmediği müddetçe okumuş fikri ve zihni esir edilmiş köleler oluşturulmaktadır. Çocuklarımızın 6 yaşından 19 yaşına kadar okul hayatı mecburen öğretmenlerin elinde olduğuna göre ister sistem ve isterse öğretmen olsun sonuç itibarıyla eğitimde istenilen seviyede değiliz.

Cami imamlarının yeterliliği ve yetersizliği konuşulduğu kadar öğretmenlerimizin yeterlilik durumunu konuşmak daha önemlidir. Çünkü cami mecburi değil, öğretim ise mecburi olduğuna göre veli seçme hakkı olmadan teslim oluyor. Ahlak ve eğitim emin ellerde olmalıdır.

Okumanın mana ve ufkunu idrak eden müntesiplere hayırlar ve bereketler getirmesi dileğiyle Rabbim ilmimizi ziyade eyle.