Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 50’inci konuşmacısı ‘Eğitim Öğretimin İlkeleri’ başlıklı söyleşiyle Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay oldu. Moderatörlüğünü Teknoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ayşe Nur Ay Gül’ün üstlendiği söyleşide öğrenmenin tarihi, bilgi felsefesi, modern eğitim ve eğitim araçları gibi konular üzerinde duruldu. Söyleşinin tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den tekrar izlenebiliyor.
Yazının çıkması hafızayı zayıflattı
Eğitim verilen insanı, eğitim vereni ve ‘öğrenmek nedir?’, ‘öğretmek nedir?’, ‘insan nasıl öğrenir?’ gibi meselelerin çok net bir cevabı olmadığını söyleyen Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, “İnsanın bilme yeteneğini ve imkânlarını duyu organlarına indirgeyerek aklı ikinci plana iten ve sezgileri hiç görmeyen pozitivizm anlayışı hâkim. Bu anlayış bütün ‘izm’leri ve diğer bilgi felsefelerini de etkilemiştir. Merkezine pozitivizmi alan modernizm; geçmişe negatif, geleceğe ise pozitif olarak bakıyor. Bugün çözülemeyen problemleri yarın çözeceğimiz ön yargısı üzerine oturmaktadır. Çözülemeyecek şeyler söylenmez. Heidegger 2 bin 500 yıldan beri eğitimin ne olduğu üzerine araştırmaların sürdüğünü belirtmektedir. Antik Çağ Felsefesini Sokrates öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Sokrates hiç yazmamış çünkü yazı yazarken her şey sizin elinizde ve metne hâkimsiniz. Konuşurken ise karşınızda birisi oluyor o nedenle kendisi konuşmayı tercih etmiş. Bir de tarihte hafıza güçlüydü. Yazının çıkması hafızayı zayıflattı. Söz uçar yazı kalır sözünü ise anlamış değilim. Çünkü söz çok hızlı dağılır. Yazıyı ise birisi okuyacak ki dağılsın” diye konuştu.
Varlığa negatif bakan öğrenemez
Bugünlerde gündemde olan aktif öğrenme ve programa dayalı öğrenme gibi kavramların palavra olduğunu belirten Günay, “İşin felsefesini bilmedikleri için boş boş konuşuyorlar. Sokrates, Aristoteles ne demişse aslında evirip çevirip onlara yakın bir şey söyleniyor. Onların anlayışına göre öğrenmek hatırlamaktır. Sokrates halka bilgi aktarıyordu ancak söylediği bazı şeyler o dönemki toplumla ters düştüğü için şikâyet edilerek yapılan oylama sonucu idam edildi. Sokrates ‘bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir’ diyebilecek kadar bilge bir adamdı. Gazali, öğrenme talebinde bulunanlara taallüm der. Burada talebe buğday tanesi gibidir. Filiz çıkarmak ister. Öğrenme isteği çatlama isteği gibidir. Talim yaptıran muallim ise toprağı süren kişi gibidir. İnsanlık hâlâ bunu tartışıyor. Yunus Emre, varlığın kendisine içtenlikle ve samimiyetle bakmayanlara anlamını göstermediğini söyler. Aynı şekilde Heidegger de varlığın kendisine negatif bakanlara bilgisini açmadığını vurgulamaktadır. Bir şeyi ne kadar sever ve pozitif bakarsanız o kadar öğrenirsiniz”
Can İKİZ