2023’ün 6 Şubat sabahında, Almanya’daki mahdumun saat 07.00 sularında aramasıyla acı haberi aldık.
Gün içinde 10 İlimizi kapsayan felaketin korkunç boyutları ortaya çıkmaya başlamıştı.
Güney kıyılarımızdan kuzey sahillerimize kadar hissedilen, Suriye’yi de içine alan bu zelzele, küçük kıyamet olarak hafızalarda yerini aldı.
Acımız çok büyük!
Kalbimiz, kulağımız ve gözümüz afet bölgesinde.
Elbette ateş düştüğü yeri yakıyor ve acıların en büyüğü ateşin düştüğü yerde.
Ama bütün Türkiye olarak ateşin acısıyla hemhal olduk.
Şimdi ağıtlar düzme zamanı değil elbet.
Fiili olarak bir şeyler yapma zamanı.
Devlet gerekeni, yapıyor ve yapmaya çalışacaktır.
Sadece devlet değil tüm Türkiye halkı olarak, karıncanın yangına su taşıması misali herkes elinden geleni yapmalı, yapacaktır.
Şu anda söylenecek söz değil, yapılacak iş ve işler zamanıdır.
Şifahi değil, fiili dua zamanıdır.
Fiili duanın bittiği yerde şifahi dua vardır.
Kan verme, zaruri ihtiyaçları temin etme, bedenen yardıma koşma, ayni ve nakdi yardım zamanıdır.
Herkesin, her ferdin elinden geleni yapma, cüzi iradesini sonuna kadar kullanma zamanıdır.
Bir kova su ile de olsa, yangına su taşıma zamanıdır.
Zelzele ile ilgili sebep ve sonuçları, ihmalleri, sorumluları, alınması gereken dersleri, afetin maddi ve manevi boyutlarını konuşma zamanı şimdi değil,
Yaraların sarılmasından, enkaz altında kalan son canları kurtardıktan, aç ve açıkta kalanların ihtiyaçlarını karşıladıktan sonradır.
Fiili her türlü çabayı gösterdikten sonra, ihlasla dua vaktidir.
Tüm Türkiye’ye geçmiş olsun, “GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYEM”, geçmiş olsun kardeş Suriye diyor,
Afette ebediyete intikal eden kardeşlerimize Yüce Mevla’dan gani rahmetler, hayatta kalan ailelerine sabr-ı cemiller niyaz ediyor, acılarını yürekten paylaşıyoruz.
Mevla bir daha böyle afetler göstermesin inşallah.
Ya Rab! Sen bizleri her türlü afetten koru.
Sen affedicisin, merhametlilerin en merhametlisisin, sen bize merhamet eyle.
Bizler sana layıkıyla kul olamadık. Her türlü nefsani ve şeytani isyanı işledik.
Senin emirlerini, yasa ve yasaklarını fütursuzca çiğnedik.
Senin değil, şeytanın yasalarını hayatımıza ikame eyledik.
Nefis ve şeytan atına binip, dünyayı dört nala adım adım dolaştık.
Dünyaya imtihan için ve muvakkat bir zaman için geldiğimizi unutup, ebedi kalacakmış gibi azdık, kudurduk, birbirini yedik, istifademize sunduğun hepimize yetecek sofranı paylaşamadık, ilk insandan bu güne kavga ettik.
Göğe yükselen apartmanlar ve onları birkaç saniyede yok edecek en barbar silahları üretip, birbirimizi katlettik, etmeye de deva ediyoruz.
Yarattığın hayvanlar aç iken, biz insanlar ise tok iken saldırgan olduk.
Sadece Afganistan’da işlenen cinayetler, sadece Yemen’de, Arakan’da, Filistin’de, D. Türkistan’da, Irak, Suriye, Libya, Çeçenistan, Bosna’da, Ukrayna’da, Karabağ’da, Vietnam’da, Kore’de, Kıbrıs’ta, Afrika’da işlenen cinayetlerin her biri, oralarda göğe yükselen feryatların her biri tek başına kıyametin kopmasına yeter de artar bile.
Ama biliyoruz ki, sen sabredicisin. İmtihan gereği beklemektesin.
D. Türkistan’da, Filistin ve feryatların göğe yükseldiği tüm müslüman coğrafyalarda insanlar katledilirken, sen bizim rahat evlerimizde ne yaptığımızı sınamakta, bizi imtihan etmektesin.
Ya Rab!
Biz bu dünyayı adaletle idare edemedik, adil olmayı beceremedik.
İmtihanı hep kaybettik ve kaybetmeye devam ediyoruz.
Sen bizi affeyle.
Rahmet ve merhametini biz günahkar kullarından esirgeme.
Bunca musibetten sonra uyanmayı, titreyip kendimize gelmeyi nasip eyle. Amiin