Sakarya Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Avukat Hikmet Epözdemir, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla gazetemize açıklamalarda bulundu. Hak kavramının insanlık tarihi ile başladığını söyleyen Epözdemir, "Önce tüm dinler, sonrada hukuk belgeleri, hakkı tanıma ve korumaya almıştır. Dinimizde hakkı tanır ve korur. “Bana kul hakkı ile gelmeyin” diye buyurur yüce Allah. Ancak insan hakkını en çok ihlal eden yine insan. İşte hakları tanımak ve koruma altına almak için yasalar, Anayasalar ve uluslararası hukuk belgeleri oluşmaya başlar. Hak kavramı hukuk ile birleşir." dedi.
AKIL VE VİCDAN
Epözdemir, “Özellikle 2.dünya savaşında diktatörlerin sebep olduğu savaş ve sonucunda milyonlarca insanın ölümü ve yıkım, artık insanlığın tüm dünyada daha önemle koruma altına almayı zorunlu kılmıştır. 10 Aralık 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ilan edilir. 06 Nisan 1949 tarihinde ülkemiz tarafından imzalanır. Şöyle başlar: “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.” diye konuştu.
HAK VE ÖZGÜRLÜK
İnsan hakları çerçevesinde herkesin; ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüşe sahip olma gibi bir ayırım gözetilmeksizin eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğunu vurgulayan Başkan Epözdemir, “Günümüzde insan hakları, ülkelerin iç sorunu olmaktan çıkarılmış uluslararası düzeyde korunmaya çalışılmaktadır. Yaşanan insan hakları ihlallerinde, uluslararası mekanizmalar çalıştırılmakta ve yaşanan hak ihlallerinin yaptırımsız bırakılmaması için mücadeleler verilmektedir. İnsan haklarının toplum bilincine yerleştirilmesi, kamu güvenliğini tehdit eden bir unsur olarak görülmemelidir. Tam tersine insan hakları bilincinin yerleştirilmesi, bireylere onurlu bir yaşamın tüm koşullarının sağlanması yönüyle kamu düzeninin teminatı olarak görülmesi gerekir.” şeklinde konuştu.
ETNİK AYRILMA
Epözdemir son olarak şunları kaydetti; “Bugün tüm dünyada insan haklarına dayalı bir ortak yaşam ideali ekonomik, kültürel, dinsel, etnik gibi her türden “savaş” gerekçesiyle yaşanan küresel çapta olağanüstü hal rejimleriyle büyük bir tehdit altındandır. İşte günümüzde yaşanan ve halen devam eden savaşlar, ölümler, yıkımlar, acılar. Savaşların olmadığı, kimsenin ölmediği, beyannamedeki gibi herkesin yaşam hakkı başta olmak üzere, özgür, haysiyetli, müreffeh barış içinde kardeşçe yaşadığı bir dünyada yaşamak hepimizin hakkı ve aynı zamanda görevi.” Haber: Serkan OK