Burada bir taksici esnafının sorduğu soru üzerine açıklamalarda bulunan Erdoğan şunları söyledi:
Bizim kültürümüzde belediye başkanları hem şehrin emini hem beytülmalın emanetçisidirler. Dolayısıyla yapacakları her şeyden evvel dürüst, adil ve hakkaniyetli olmak, kent insanlarının vebaliyle kendisine verilen emaneti bi hakkın muhafaza etmekle mükelleftirler. Ancak ne var ki, her seçimde insanların huzuruna çıkıp hamaset nutuklarıyla, inanç değerleriyle dürüstlük, hak ve adalet sözü verenlerin iş başına geldikten sonra bambaşka bir kimliğe büründüklerini üzülerek müşahade ediyoruz. Seçimler bitiyor, halkın güven duyarak teslim ettiği makamlar ve kent hazinesi proje kisvesi altında ulufe dağıtma aracına dönüşüyor. Yani ödediği vergilerin karşılığında kendi yaşam standardını yükseltecek hizmetleri bekleyen halkın parası, yandaşları zengin etmek için sermaye olarak kullanılıyor. Örneğin yandaşlara ihaleler veriliyor, ihale sonrasında rakamlar değişiyor. Millet evine işine gidecek yol bulamazken yandaşlar gerekli gereksiz yatırımlar ve sözde projeler sayesinde belediye kaynaklarından her türlü yolunu buluyor. Bunun adı en hafif tabiriyle kayırmacılıktır, beytülmala ve halka ihanettir. Bunun hesabını mutlaka soracağız.
Geçmiş dönemlere ait bütün ihaleleri incelemeye alacağız ve haksız kazanç sağlayanlar ile buna göz yumanların, vesile olanların hesabını hukuk önünde soracağız. Bu bizim için vicdani bir sorumluluk, ahlaki bir gerekliliktir.
Biz yapacağımız bütün projelerden önce nasıl bir yönetim sergileyeceğimizi anlattık insanlarımıza. Şeffaf olacağız, adil olacağız, dürüst ve namuslu olacağız, hesap soracağız, hesap vereceğiz dedik. Vaat olarak söylemedik, söz verdik. Türkiye’de aday olmadan önce bu ilkelere uygun bir yönetim sergileyeceğine dair adaylarından taahhütname alan tek parti olan DEVA Partisi’nin adayı olarak söz verdik.