FETÖ olaylarından canı yanan kişilerden gelen mesajlar, insanı hayli üzüyor…
Öğretmen, öğretim görevlisi, işadamlarına yönelik dramatik, üzücü, düşündürücü sorgulamalara muhatap olup da sıkıntıya düşen, gözyaşı döken, derdini anlatacak kimse bulamayıp çareyi bir basın mensubu olarak bizde arayan bağrı, yüreği yanık kişileri dinlemek, uykularımı kaçırır hale geldi…
Her şeyine kefil olabileceğimiz, rafine bir yürek sahibi ve AK partili bir üniversite hocasından geldi son telefon…
“Başıma gelenleri sana anlatmam lazım Zeki Ağabey...” diye başlayıp zaman zaman nefesi kesilircesine duraklayan bir sesle anlattıkları karşısında, onun kadar olmasa da ona yakın endişelerin oluştuğu bir konuşma geçti aramızda…
“Bundan tam tamına 20 sene önce, öğretmenlikte tecrübe edinmek ve sonra asıl amacım olan akademisyenliğe hazırlanıp üniversiteye geçmek istediğim dönemde, FETÖ’nün o zaman Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ve takdir üstüne takdir alan bir okulunda görev yaptım…
Ayrılıp üniversiteye geçmek isteyişimi duyunca, inanılmaz zorluklar çıkardılar…
İşi o kadar abarttılar ki sonunda ‘hizmetten ayrılanların yeri cehennemdir’ diyerek korkutmak istediler…
Ne pahasına olursa olsun kopup, amacım ve hedefim olan üniversiteye girdim…
Şimdi huzur içinde görev yaparken, bir ihbarname aldım idareden…
Okuyunca yığılıp kaldım…
Arkadaşlarım koluma girip kendime gelmemi sağladılar…
FETÖ denilen silahlı terör örgütüne mensup okullarda görev yaptığımdan dolayı açılan soruşturma için, ifade vermek üzere ihbar tarihinden 7 gün sonra okulda olmam isteniyordu…
Yaklaşık çeyrek asır önce görev yaptığım ve ayrılışımın hayli gürültülü olduğu bir okuldaki çalışmamın bedeli, bu kadar ağır mı olmalı deyip kabus dolu, gözyaşı dolu 7 gün 7 gece geçirdim…
Baktım benim gibi pırıl pırıl birkaç öğretim görevlisi de aynı suçlama ile orada idi…
Sorulara cevap verdim henüz sonuç tebliğ edilmedi…
Hala kabus dolu geceler, günler geçiriyoruz aile olarak…
Zeki ağabeyciğim…
Bizi en iyi tanıyan, siyasi görüşümüzü anadan atadan bilen bir kişi olarak, bırakın ceza almayı, suçlanmak dahi perişan ediyor bizi…
Eşim ‘Bu tezgahın arkasında hükümeti güç durumda bırakmak isteyen zihniyetler olabilir’ diyerek teselli ederken şimdilik tek sığındığım, doğruların sahibi, olanı biteni bilen yüce Yaradan’dan başkası değil…
Sıkıntı içerisinde, kendimden korkarak bekliyorum bu haksızlığın giderileceği günleri…”
İçim sızlayarak bu olayı gündeme taşımak istedim…
Merak eden bir yetkili varsa adı, okulu, görevi bende mevcut bu değerli öğretmenin dramını anlatmaya hazırız…
15 Temmuz sonrası ısrarla ve inatla aynı doğrultuda devam eden aldatılmışlar bir yana, yukarda izaha çalıştığım çok ama çok değerli mesleğine aşık bir öğretmene, sen kalk bunca sene sonra zulmet…
Beyler, kendinize gelin!
Bütün bunların getireceği sorumluluğun altından kalkmanız zordur…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “at izi ile it izinin birbirine karıştığını” söylemişti…
Deriz ki, bu son derece hayati konuda iğneyi kendinize batırın önce…
Bizim Bahçe’den “uyarı zambakları” gitsin istedim, işin içerisindeki yetkili ve etkililere, elmalarla armutları, yaşlarla kuruları karıştırmamaları dileğiyle…