“Temizlik imandandır” inancına ve medeniyetine sahip bir millet olarak,
Birçok hasletimizi kaybettiğimiz gibi,
Çevre ve temizlik bilincimizi de kaybettik.
Temizlik deyince sadece tahareti, birazda beden temizliğini anlar, uygular olduk.
Bunları da tam yaptığımız söylenemez.
Ancak çevre bilinci ve temizliği konusunda 21. asırda, Milenyum da bile çok çok gerilerdeyiz.
Hala elimizdeki izmariti, çöpü ya da benzeri herhangi bir atığı, hiçbir beis görmeden sokağa, parka, evimizin içi dışında her yere atabiliyor, bunu da çok rahatlıkla, gayet normalmiş gibi yapabiliyoruz.
Hala çevreye tükürebiliyor, kendi kullandığımız kamu ortak alanlarını kirletmeye devam ediyoruz.
Pervasızca kirlettiğimiz yerlerden, evimiz dahil en son kirletebileceğimiz yerlerden biri olan derelerimizi acımasızca, insafsızca kirletiyor,
Evimizde, bahçemizde, bağımızda ve tarlamızda bile olmasını
istemediğimiz, buralara atmadığımız atıkları, o güzelim derelerimize, şarıl şarıl akan sularımıza, hayat damarlarımıza atabiliyor, ne bulursak boca edebiliyoruz.
İstisnasız nerede bir küçücük su yolu, dere, çay, ırmak ve nehir görsek, içi çöp ve pislik dolu. Temiz tek bir su yolumuz, akarsuyumuz kalmadı.
Derelerimiz adeta açık kanalizasyon görülüyor, lağım kanalı gibi kullanılıyor.
Zaten derelerimizin birçoğu, taşkın/sel/feyezan önleme adı altında iki beton duvar arasına sıkıştırılmış, fiziki olarak kanala çevrilmiş durumda.
Duvar yapılarak doğal/tabii yapısı zaten yok edilmiş olan derelerimiz, birde atıkların atıldığı alan olarak kullanılınca, tabii olarak kanalizasyona dönmüş, bu amaç için kullanılır olmuştur.
Oysa, elimizdeki çöpü evimize, bağımıza, bahçemize, bize ait tarlamıza ve çayırımıza atmamamız lazım ama hadi atalım.
Attığımız bu yerler bize, şahsımıza, kendimize ait ve zararı sadece bizedir.
Dereler, göller ve denizler ise, atık atacağımız, evimiz dahil en son yerler olmalıdır.
Yani evimiz, bahçemiz, tarlamız doldu, artık yer yok, çaresiz kaldığımız bu noktada en son su kaynaklarımıza sırayı getirebiliriz, getirmeliyiz ki, zaten böyle bir durum yok, olmaz, olmayacaktır.
Bırakınız Müslüman olmayı, en asgari insanlık bile bizi, derelerimize ve bilumum su kaynaklarımıza atık atmaktan alıkoyar, koymalıdır. Zerre insanlığımız kaldıysa!
Fert ve millet olarak bu konuda notumuz zayıf hem de çok zayıf.
Asgari insanlık ve vatandaşlık görevimizi yapmıyoruz.
Çok düşündürücüdür ki, devlet olarak ta, sorumlu kurumlar olarak ta bu konuda hiçbir şey yapılmıyor.
Hiçbir müeyyide/yaptırım uygulanmıyor.
Bilakis göz yumuluyor.
Göz göre göre bu duruma seyirci kalınıyor, verilmemiş bir izin kullandırılıyor.
Oysa her alanda temizlik ve çevre bilinci için,
Aileden başlamak üzere, hususen mekteplerde temel eğitimi ve pıratiği yapılmalı, bilfiil uygulanmalıdır. Temizlik ve çevre bilinci baraj ders olmalıdır.
Öte yandan, bütün kitle iletişim alanları ve yayın imkanları kullanılarak, yaygın eğitim yapılmalı, bu eğitim kesintisiz, devamlı olmalıdır.
Bir yandan her alanda ve her imkan kullanılarak eğitim, yaygın eğitim yapılırken,
Diğer yandan uyarı/ikaz, takip, murakabe ve caydırıcı müeyyideler, cezalar bilfiil ve aynı anda devreye sokulmalıdır.
Çevreyi kirletmek, hele hele can damarlarımız su kaynaklarımızı, dere, göl ve denizlerimizi kirletmek, cehaletin dik alası, kendimize ve geleceğimize ihanetin en belirgin göstergesidir.
EVİNİ KİRLET AMA DERELERİ KİRLTME!
Evini kirletirsen zararı sadece sana, derelerimizi kirletirsen zararı hepimize, binlere, milyonlaradır.
Anladık, emperyalistler birçok işimize engel oluyor.
Yahu dereleri de kirletin mi diyor? Ya da temiz tutacağız da, onlar mı engel oluyor?
Allah aşkına! Bir işimiz de doğru olsun!
Bir tanecik yahu!