Sevgili okurlar,
Memleketin gerçekten binbir sorunu varken, Sakarya’dan, üstelik bir özel hastaneden yayılan görüntüler, elbette herkesi üzdü..
Maalesef, bu tür haberler ne ilk olacak, ne de son olacak gibi!
Elbette bu sorunların altında,’ bilgisizlik, cahillik, eğitimsizlik’ yatıyor!..
Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin gündemine oturan ‘TEOG’ sınavları hakkında yaptığı açıklamadan sonra ne oldu?
Ne olduğunu hepimiz biliyoruz ya, ‘TEOG’ sınavlarının kaldırıldığı, tüm ülke insanı ile paylaşıldı..
Peki ‘B Planın’ var mı?
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın ağzından,’ Hazırlık yapıyoruz, bakanlar kuruluna sunacağız’ sözleri akıllarda kalan oldu!..
Şimdi oturup, düşünelim ve neyin doğru, neyin yanlış olduğuna bir karar verelim?..
16 Yıl içinde yapılan şaibeli sınavları unuttuk mu?
Soruların çalınması, belli öğrencilere servis edilmesi, yeni bir kesim, grup, kümenin imtiyazlı bir şekilde okullara yerleştirilmesi nasıl unutulur?
Tüm bunlar, devleti ele geçirme hamleleri idi..
Türkiye büyük bir kaosu yaşadı..
‘Ergenekon, Balyoz, Kafes…’ adı verilen operasyonlarla, birçok devlet yetkilisi, bürokrat, siyasetçi, aydın hapishanelere dolduruldu..
Ülkenin hapishaneleri yetmediği gibi ‘Silivri zindanları’ yapıldı..
Birçok insan hayatını kaybetti, birçok insan itibarsızlaştırıldı, birçok insan işinden, ailesinden oldu..
Ve sonuçtahaksızlığı uğrayanlar, adaletsizliğin kurbanı olanlar, ülkeye küstü!
Bu hengamede, ’Paralel Devlet Yapılanması’(PDY) gündeme bomba gibi düştü..
Yolsuzluklar, suçlamalar, karalamaların ardından üç bakan istifa etti..
İran uyruklu bir iş adamını konuşur olduk..
Hala da konuşacağız ya!?
Bankalarda paralar ve üstelik ayakkabı kutularında…
Siyasetin cılız oğlanlarının gemileri, şirketleri, kahvehane köşelerinde vatandaşın ağzına sakız oldu!..
Hatırladınız değil mi, o günleri?
Neyin beyaz, neyin siyah olduğuna karar veremediğimiz, basın yayın organlarının alabildiğine ‘algı’ operasyonu ile bizleri bombardımana tuttuğu günler..
Ekranlarda boy, boy savcı açıklamaları, mahkeme kararları yayınlanır oldu..
Demeçler ardı sıra geldi..
Okyanus ötesinde sarkıtılan selamlar ,mesajlar unutuldu!..
Ve ‘15 Temmuz’ Darbe Kalkışması ile bir başka Türkiye sabahına uyandık!..
Fetullahçı Terör Örgütü(FETÖ) ile tanıştık!
Vay be, sen neymişsin abi,türünden, Pansilvanya’da bağdaş kurup beddualar yağdıran adam tekrar gündem oldu..
Nereden, nereye?
Atatürk Türkiye’sinde, Cumhuriyet döneminde, alışık olmadığımız işler, operasyonlar, hırsızlıklar, yolsuzluklar, adam kayırmalar, soru çalmalar, siyasi ayak oyunları halkı sarhoş etti..
Bugünlere geldik..
Hatırladınız değil mi?
Bir de ‘Dindar ve Kindar’ gençlik yetiştirecektik?
Dindar ve kindar!
Bu işlerde ise, ehil olarak görevleri tarikatlara, yeni yetme sivil örgütlere vermeyi uygun gördük!..
Bir tarafta bizimkiler, öteki tarafta ise ötekileştirdiklerimiz kaldı!
İşte siz ‘ Milli Eğitimi’ temelinden sarsarsanız, ülke bu kokuşmuşluğa sürüklenir, o zaman ülkenin her yanından farklı feryatlar yükselir olur..
Kimi tarikat, kimi cemaat, kimi devlet, kimi özel yurtlarda çocuklarımıza musallat olur, kimi de hastanelerde yoğun bakımda olan çaresiz insanlarla alay eder, hatta başına taç koyduğumuz kızımız bile, deli saçması mesajlar atar olur!
Bütün bu beceriksizliklerin, kokuşmuşlukların temelinde yatan gerçek, plansız ve programsız olduğumuzdur..
Üzüntümüz odur ki, Arap-saçına çevrilen bu eğitim sistemi içinden, vicdanı ve irfanı hür nesiller yetiştirmek mümkün değildir!..
Türkiye, bugün her alandan kuşatılmış olsa da, buradan çıkış yolu yine vardır.. O çıkış yolu ise milletin azim ve kararında saklıdır..
İnşallah bu millet, doğruyu bulmada birliktelik yapar!
Yoksa gidiş, kötüye işarettir!