Cedidcilik, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında Rus İmparatorluğu'da özellikle Türk kökenli Müslüman halklar arasında ortaya çıkan sosyal-siyasi ve entelektüel bir harekettir. Önceleri eski eğitim sistemini değiştirmek ve Müslümanlar için Avrupalı eğitiminin gerekliliği savunan bir hareket iken daha sonra feodal kalıntıların lağvedilmesi, İslam'ın ve dini okulların reformu, İslam'ın milli burjuvazinin taleplerine uyarlanması amaçlanmıştır. Hareketin en önde gelen isimlerinden biri İsmail Gaspıralı idi.
Eğitim reformu]
Cedidçiliğin temel amaçlarından biri eğitim reformuydu. Rus İmparatorluğu'nun Müslüman bölgelerinde var olan mekteplerden veya ilkokullardan oldukça farklı bir şekilde eğitim verecek olan yeni okullar oluşturmak istediler. Cedidçiler, geleneksel eğitim sistemini "Orta Asya'nın yozlaşmasının olmasa da, durgunluğunun en açık işareti" olarak gördüler. Eğitim sistemi reformunun, yabancıların yönettiği bir Müslüman toplumu canlandırmanın en iyi yolu olduğunu düşündüler. Mekteplerin, derste görülen metinlerin açıklanmasından veya yazılı dilden ziyade dini metinlerin ezberlenmesi konusundaki vurgusunu eleştirdiler. Adeeb Khalid, 1890'larda mektebe giden Tacik olan Cedidçi Sadriddin Ayni'nin anılarını ifade eder; Ayni, Arap alfabesini ezberlemeye yardımcı olması için öğrendiğini, ancak söz konusu metni ezberlemediği sürece okuyamadığını söylemiştir.
Açıkça söylemek gerekirse Cedidciler, bir sınıf olarak ulemanın Müslüman toplumun aydınlanması ve korunması için gerekli olduğunu belirtmekle birlikte aynı zamanda reform vizyonlarını paylaşmayan ulemanın İslam'ın gerçek bilgisiyle tanışmadığını ifade ettiler. Kaçınılmaz olarak, modernist projelerine karşı çıkanlar, Müslümanların gelişmesini arzu etmekten ziyade kişisel çıkarlarını düşünenler olarak tasvir edildi. Cedidciler ulema ve sufileri İslami prensiplerin direkleri olarak değil, hem modernleşmeye hem de otantik İslami geleneğe düşman olan popüler bir İslam biçiminin savunucuları olarak gördüler. Orta Asya Cedidcileri dini liderleri toplumun ahlaken çürümesine izin vermekle suçladılar (alkolizm, oğlancılık, çok eşlilik ve cinsiyet ayrımcılığı yaygınlığında görüldüğü gibi) ve aynı anda Rus yetkililerle dini elitler olarak otoritelerini pekiştirmek için işbirliği yaptılar.
Bölgelere göre Cedidciler
Orta Asya
Çoğunlukla, Türkistan'ın Rus nüfusu dini uygulamayı medeniyet ve kültüre karşı olarak görüyordu. Bu nedenle Ruslar, tehlikeli aşırıcı olarak gördükleri ulema gibi geleneksel Müslüman otoritelere karşı belirli bir hoşnutsuzluğa sahiptiler. Öte yandan, Ruslar, reformlarının ilerici ve seküler doğası nedeniyle Cedidcilere çok daha fazla saygı duymuşlardır. Ancak Ruslar, Orta Asya Türkistan nüfusunun ayrı yaşam alanlarına ve sınırlı oy haklarına sahip olması gerektiği fikrini savundular.
Rus ve Orta Asya halkını ayrı tutmak açısından, Türkistan'ın başkenti Taşkent'te ikamet Rus elitleriyle sınırlıydı. Ayrıca, Türkistan'daki şehirlerin çoğunun Ruslar ve "yerliler" (Orta Asyalılar için aşağılayıcı bir terim) için ayrı bölgeleri vardı. 1905 Ekim Manifestosu'na uygun olarak daha erişilebilir bir siyasi sistem yaratma görünümünü verirken, Cedidcilerin siyasi gücünü sınırlamak için, Ruslar Türkistan nüfusunu her biri Duma'ya bir temsilci gönderme kotasına sahip "yerli" ve "yerli olmayan" seçim bölgelerine böldü. Bu sistem, Türkistan nüfusunun yüzde onundan daha az olmalarına rağmen, Duma'da "yerli olmayan"lara üçte iki çoğunluk verdi. Rus otoritesi ve siyasi manevralar nedeniyle, Cedidciler Türkistan'ın imparatorluk yönetimi altında eşitlik hedeflerine ulaşamadılar.