Anadolu Psikologlar Derneği Başkanı Uzman Klinik Psikolog İlhan Bozkurt, depreme hazırlıkta güçlü binalar kadar güçlü bir psikolojiye de ihtiyaç olduğunu ve sadece 30 saniyelik bir depremin bazı kişilerde yıllarca sürebilen psikolojik sorunlara neden olabildiğini belirterek açıklamalarda bulundu. Sakarya başta olmak üzere Marmara ve diğer deprem bölgelerinde yaşayan insanların deprem haberi duyduğunda tetiktelik hali yaşadığını söyleyen Bozkurt, “Bu tetiktelik hali ruhsal durumumuzla yakından ilgilidir. Bu nedenle depreme karşı binaların sağlamlığı kadar psikolojik sağlamlığımızı da artırmamız gerekiyor. Güvenli binalarda yaşayan ve depreme psikolojik olarak hazırlıklı kişilerin deprem anında vereceği tepkilerle, güvenliksiz binalarda yaşayan ve depreme psikolojik olarak hazır olmayan kişilerin vereceği tepkiler aynı olmamaktadır. Bazen düşük şiddetteki depremlerde bile panik yapan insanlar yüksekten atlama nedeniyle yaralanabiliyor, hatta hayatını kaybedebiliyor. Sadece 30 saniyelik bir depremin neden olduğu aşırı korku ve şok bir ömür hayatımızı etkileyecek psikolojik sorunlara neden olabiliyor.” dedi.
ANKSİYETE BOZUKLUĞU
Bozkurt, "Depremi yaşayan kişiler yılardır güvenle bastıkları yerin artık ayaklarının altından her an kayıp gidebileceğini ve hayatın hem kendileri hem de sevdikleri için sanıldığı kadar güvenli bir yer olmadığını düşünmeye başlıyor. Bunun sonucunda da korku, kaygı, suçluluk, öfke duyguları, uyku ve konsantrasyon sorunları ortaya çıkabiliyor. Uzun süre devam eden tetiktelik hali ve güvende olmama hissi psikolojimizi bozabiliyor. Deprem sonrası en sık görülen psikolojik sorunlardan biri kişimin kendisinin veya sevdiklerinin başına kötü bir şey gelecekmiş şeklindeki ortaya çıkan; sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe hali olan yaygın anksiyete bozukluğudur. Deprem endişesiyle başlayan yoğun kaygı daha sonra; sağlık, iş, aile, kariyer ve iş gibi hayatın her alanındaki konulara yayılabilir." İfadelerini kullandı.
STRES BOZUKLUĞU
Depremden sonra en sık rastlanan psikolojik sorunlardan bir diğerinin de travma sonrası stres bozukluğu olduğunu vurgulayan Bozkurt, “Beyin araştırmaları deprem gibi travmatik yaşantıların insan beyninde korkuyla ilintili anılarla mücadele etmekten sorumlu beyin bölgesinin (orbitofrontal cortex) küçülmesine neden olduğunu göstermektedir. Depremden sonra en sık rastlanan psikolojik sorunlardan bir diğeri de Travma Sonrası Stres Bozukluğudur. Bazı kişiler yaşanan durumu anlamlandırıp yeni şartlara uyum sağlarken bazıları için bu uyum sağlama süreci aylarca sürebiliyor. Depremle ilgili anıların sürekli olarak zihinde veya rüyalarda canlanması, depremi hatırlatan şeylerden kaçınma, tetiktelik hali, duygusal küntlük ve öfke gibi durumların bir aydan fazla sürmesi Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)olarak tanımlanır. TSSB psikologlar tarafından uygulanacak psikoterapilerle tedavi edilmediğinde kişinin hayat işlevselliğini ciddi anlamda bozmaktadır.” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLARDA DEPREM PSİKOLOJİSİ
“Çocukların deprem gibi her yönüyle yıkıcı olayları anlamlandırması ve duygularını açıklaması yetişkinlere göre daha zor olmaktadır” diyen Bozkurt, “Bu nedenle de depremin etkileri çocuklarda sıklıkla dolaylı yollardan açığa çıkar. Örneğin deprem sonrası başlayan dikkat ve konsantrasyon sorunları, okul başarısında düşüş, öfke nöbetleri veya hırçınlık, korkunç rüyalar görme, yaşına uygun olmayan bebeksi davranışlar, ayrılma korkusu, alt ıslatma sorunları en sık görülen sorunlardır. Deprem anı ve sonrasında anne babalar ne kadar soğukkanlı ve kontrollü olursa çocukların depremden psikolojik olarak etkilenme oranı da o kadar azalır. Bu kontrollü olma durumu normal duyguların yok sayılmasını gerektirmiyor ve destek içermesi gerekiyor. Çocukların deprem hakkında anlayabilecekleri şekilde önceden bilgilendirilmesi, artçı sarsıntıların anlatılması ve okullarda tatbikatlara katılması bu etkilerin yoğunluğunu azaltacaktır.” dedi.
“ZİHİNSEL OLARAK HAZIR OLMALIYIZ”
Bozkurt son olarak şunlara değindi; “Deprem anında neler yapacağımızı önceden planlamak fevri davranışlarla zarar görmemizi engeller ve kişinin daha soğukkanlı kalmasını sağlar. Şuan bir deprem olursa ‘ne yapacağım, çocuklara ne diyeceğim, nerede duracağım’ gibi soruların cevaplarını şimdiden bulmamız gerekiyor. Depreme dayanıklı bir binada oturmak, eşyaları sabitlemiş olmak, deprem çantamızın olması, o anda durulacak yeri bilmek ve deprem anında güvenli bir yerde olduğumuzu kendimize hatırlatmak önemli bir ruhsal koruyucu ve yardımcıdır. Büyük bir deprem yaşanması halinde bu durum bizde veya yakınlarımızda doğal olarak geçici bir şok etkisine, korku ve kaygı duygularına yol açabilir. Depreme verilecek tepkiler genel olarak yaşamdaki diğer beklenmedik olaylara karşı verdiğimiz tepkilere benzer şekilde olur. Herkesin deprem gibi beklenmedik durumlardan etkilenme düzeyi ve bunun sonucunda vereceği tepkiler ise farklıdır. Geçmişte de pek çok insanın buna benzer durumlar yaşadığını ve zamanla bu durumun etkileriyle baş edebildiklerini kendimize hatırlatmalıyız.” Serkan OK