Hatırlarsınız belki. Eski Türkiye’de, 12 Eylül 1980 darbesinden sonraki yıllarda siyasi partilerin genel başkanları her seçim öncesinde “Avrupa Birliği’ne sadakatlerini” beyan ederlerdi.
“Ey Vatandaşlar, Ey Yurttaşlar! Partimiz, AB Uyum Yasalarına gönülden bağlıdır ve AB üyelik hedefine sadık kalacaktır. Çağdaş Türkiye’nin geleceği Avrupa’ya bağlıdır” derlerdi.
İstanbul monşerleri, kapitalist para babaları, çağdaş batı hayranları da bu sözler üzerine ferahlardı. 90’lı yıllardaki çağdaş(?) Türkiye’nin sopası da havucu da Avrupa Birliği hayaliydi… Atatürk’ün Laik Türkiye’sinin “muasır medeniyet seviyesi” hedefi, ne yazık ki Brüksel’de temsil edilen Frenk dünyasının insafına kalırdı her seferinde…
O zamanlar, Avrupa Birliği’ne açıktan karşı çıkan Refah Partisi ile alay ederlerdi. “Takunyalı” diyerek alay edilen ve “dindar kimliğinden hiçbir zeminde utanmayan” Erbakan Hoca’nın meşhur sözünü hatırlar mısınız?
Avrupa Ekonomik Topluluğu hakkında: “Onlar ortak. Biz Pazar” dedikten sonra da eklerdi: “Avrupa Birliği, Hıristiyan Batı Kulübüdür. Onlar bizi aralarına almazlar. Çünkü biz Müslümanız. Bu işi Hans anladı, Hasan anlamadı.“
Sonra da ilave ederdi. “Bizim yolumuz İslam Birliği’dir” derdi.
***
Avrupa Birliği; 1951’de Belçika, Hollanda, Fransa, Almanya, Lüksemburg ve İtalya'dan oluşan 6 üye ile sadece “Kömür ve Çelik Birliği” anlaşması olarak kuruldu. 1957'de Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) oldu. 1993'te Avrupa Birliği'nin (AB) kurulmasıyla birlikte Avrupa Birliği (EU – European Union) adını aldı.
Avrupa Birliği’nde şu anda 27 ülke var. Tamamı Ortodoks Rumlardan oluşan Güney Kıbrıs bile Yunanistan’ın desteğiyle Fiziki haritada Avrupa kıtasıyla hiçbir bağı olmadığı halde birliğe dâhil edildi.
İlaveten, AB’ye girmek için sırada bekleyen Türkiye ve 6 ülke var. Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Ukrayna ve Moldova.
Emin olun ki; diğer 6 ülke girer, bizi yine de almazlar. Neden mi? 85 milyonluk Müslüman Türkiye, Avrupa’nın ayarlarını bozar…
Türkiye, 1959’da AB’ye katılmak için başvuruda bulunmasına rağmen aradan 64 yıl geçti. Avrupa ülkeleri mallarını rahat satabilsinler diye Avrupa Gümrük Birliği’ni kabul ettik ama yine de ipe un seriyorlar… Erbakan Hoca haklıydı: “Onlar ortak, biz pazardık.”
Hepsini toplasanız Türkiye kadar potansiyeli olmayan 6 ülkeye -adaylık müracaatında bile bulunmadan- Avrupa’da serbest dolaşım hakkı verdiler. Türkiye’ye vize devam ediyor.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan en son şu açıklamayı yaptı. “Avrupa Birliği Türkiye'den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği'nin Türkiye'den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de değerlendirmemizi yaparız ve Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz.”
Helvacı, helvaya ne zaman şeker katacağını bilir… Reisin sümeninde her zaman a-b-c planı vardır. Ülkemizin menfaatine olan hamle neyse gereken yapılacaktır. Bundan şüphemiz yok lakin bu iş kabak tadı vermedi mi?
Frenklerin kapısından 64 yıl boyunca icazet beklemek Osmanlı’nın torunlarına hiç yakışmıyor. Âcizane lafı eğip bükmeden yazacağım.
Dünyada “siyasi ve ekonomik” güç merkezi olarak üç blok oluştu.
1. Amerikan destekli Hıristiyan Avrupa.
2. Rusya, Çin ve Hindistan merkezli; Ateist, Komunist Doğu/Asya
3. Dağınık İslam Ülkeleri.
“İslam Birliği”, kurulmadan bize rahat yok. Dağınık coğrafyamızı bir araya getirebilecek devlet aklı sadece lider ülke Türkiye’de var. “Türkiye Yüzyılı” dünyanın daha adil olması için anahtar kelimedir. Umarım Cumhuriyetimizin 100. Yılında yeni paradigmanın altını doldurabiliriz.
Kopenhag kriterlerine karşı İstanbul kriterlerini konuşma vaktidir.