Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Çelik, yaklaşık 170 besinin alerjiye neden olabileceğini belirterek, "Alerjik bünyeler, çiğ meyve ve sebzeler yerine pişmiş seçenekleri tercih etmelidir, pişirme, alerjik reaksiyonları tetikleyen proteinleri azaltabilir." ifadesini kullandı.
Çelik, çocukluk döneminde alerji gelişimini engellemek için erken yaşta doğru beslenme alışkanlıklarının edinilmesi gerektiğini ifade etti.
Anne sütü alan bebeklerin, 4 ile 6 ay arasında yeni besinlerle tanıştırılmasının önerildiğini aktaran Çelik, ancak, çiğ meyve ve sebzelerin alerjik reaksiyonlara neden olabileceğine dikkati çekti.
Besinler ile ilk karşılaşmada çiğ olmalarının alerji açısından daha riskli olduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Hatta bazı meyvelerin yenilebilen kabukları da alerjiyi tetikleyebilir. Örneğini, çiğ kuruyemişler veya domates, elma kabuğu gibi. Bu nedenle alerjik bünyeler meyve sebzeyi pişmiş olarak tercih etmelidir. Özellikle kavrulmuş fındık, fıstık, susamda ise olası alerjik proteinler değişmiş ve daha az alerjenik olacaklardır. Sütün yüksek derecelerde ısıtılması süt proteinlerinin alerjik etkisini azaltabilir. Ayrıca fermente süt ürünleri (yoğurt, kefir, peynir gibi) de süte nazaran daha az alerjiktir."
- Karın ağrısı, ishal, ciltte döküntü gibi hafif belirtiler olabilir
Fatma Çelik, alerjik reaksiyonların belirtilerine ilişkin, "Genellikle karın ağrısı, ishal, ciltte döküntü, solunum zorluğu gibi hafif belirtilerle seyretmekle birlikte anafilaksi gibi çok ciddi sağlık sorunlarına da neden olabilmektedirler." bilgisini paylaştı.
Hele ki aile öyküsü de varsa çocuktaki belirtilerin ortaya konmasının ardından hekimleri tarafından deri ve kan testleri yapıldığını anlatan Çelik, testlerin ortaya koyduğu tabloya göre beslenmeleri açısından tıbbi tedavilerine ek olarak eliminasyon ve provakasyon diyetleri ile tedavi sürecinin yürütüldüğünü kaydetti.
Çelik, besin alerjisine neden olabilen yaklaşık 170 besin olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Ancak alerjik vakaların yüzde 90'ını süt proteinleri, yumurta proteinleri, soya, kabuklu deniz ürünleri, ağaç fıstıkları, yer fıstığı, ceviz, susam, bazı meyve ve sebzeler ile bunların polenleri ve buğday proteinleri polen-besin alerjisini oluşturur. Balık ve kabuklu deniz ürünleri de dahil olmak üzere et türleri ve baharatlara karşı da alerji gelişebildiği bilinmektedir. Hatta bazı insanlarda yapılan yoğun egzersizin bile besin ile ilgili alerjik problemleri tetikleyebileceği ve/veya şiddetlendireceği bilinir. Üstelik bu durum besin ile ilişkili egzersiz anafilaksisine de neden olabilmektedir."
Özellikle bebeklik ve erken çocukluk döneminde görülen besin alerjilerinin önemli bir kısmı süt ve süt ürünleri proteini kaynaklı olduğunu ifade eden Çelik, bu durumun varlığında eğer bebek sadece anne sütü alıyor ise bu besinlerin annenin diyetinden bile çıkarılması gerekebileceğini belirtti.
Çelik, anne sütü alımı yoksa bu ürünlerin yalnızca bebeğin ya da çocuğun diyetinden çıkarılması gerektiğini ifade ederek, "Besinlere karşı gelişen alerji, doğan her 100 çocuğun sadece sekizini etkiler. Neyse ki yetişkin yaşamlarında bu çocukların yaklaşık dördünde alerjiler devam ederken, dördünde sönümlenir. Alerji riski taşıyan bireylerin erken yaşta alerji testlerinin yapılması önemli. Alerjene ilk maruziyet bağışıklık sistemini harekete geçirmez, ancak daha sonraki maruziyetlerde IgE antikorları devreye girerek alerjik reaksiyonlara neden olabilir." açıklamasında bulundu.